2022’de Okuduğum Kitaplar

Bu senenin başında kendime hedef olarak 13 kitap okumayı belirlemiştim ama 7 tane okuyabildim…

Goodreads uygulamasının “Reading Challenge/Okuma Hedefi” bölümünden bu hedefleri koyuyorum. Bu sene için 10 koydum mesela…

Başlayalım…

“Okuduğum Kitaplar” yazısını üçüncü kez yazıyorum. Bu yazıyı ilk kez 2020 yılının sonunda yazdım. O sene 56 kitap okumuştum. Ve o yazıya bir daha bu sayının yarısına bile ulaşamayacağımı düşündüğümü yazmıştım. 2021 yılında tam da 28 yapmıştım. Yani yarısına ulaşmıştım. 2022 yılında onun da yarısına bile ulaşamayacağımı çok net biliyordum ve bu sefer yanılmadım. 28’in çeyreğini okudum yani 7 tane.

Neden böyle oldu?

2020’de neden öyle olmuştu? Bu soruyu yanıtlamakla başlayalım. Üniversitede İngiliz edebiyatı okurken edebiyatın ne kadar büyüleyici bir şey olduğunu fark etmiştim ve bir gün edebiyata mutlaka önem vereceğimi biliyordum ama çok geciktim. Bu gecikmeyi sağlayan iki şey S ile başlıyor… Sinema ve siyaset. Üçüncü bir S de var. Aslında yok tam olarak. Messi’deki iki S harfi kelimenin başında yer almadığı için bu gecikmenin sebeplerinden biri değil. Sinema ve siyaset için 15 sene kaybettim (kafamı sikeyim vol:157) ve nihayet üç, dört sene önce edebiyata ağırlık vermeye başladım.

Edebiyata ağırlık verince okuma performansım çok iyi hale gelmişti. Devlette öğretmen olan benden daha çok boş vakti kimsenin olamazdı! Okudum. 150-200 sayfalık kitaplar da epeyce bol olduğu için neredeyse her hafta bir kitap bitirdim.

2021’de bu sayı gelmeyecekti çünkü kısa kitaplar bitmişti. Ayrıca çok önemli bir şey daha olacaktı o sene. Ağustos ayında oğlumuz dünyaya geldi. Bebek varsa sadece okuma performansı değil her performans düşer… Öyle de oldu.

2022 ful oğlumla geçti. Klozet ve gece uyanıp, uykuya dalamama anları dışında elime kitap (kindle) alamadım. Dolayısıyla 7 sayısı çıktı.

Mutlaka okumam gereken 140 romanı belirlemiştim. Bunların 90 tanesini okuduğum için içim rahat. Herkesin hemen hemen en önemli romanını okudum aslında şu anda.

Oğlumla 16 aylık. Hala ful time ilgi istiyor. 4-5 sene daha isteyecek. Tekrar o eski tempoya ulaşamam. Zaten o zaman okumak için öleceğim kitap (roman) da pek kalmayacak. Ama ölene kadar kitap okumaya devam edeceğim. Şimdi bakalım bu sene okuduklarıma:

*“Küçük Ağa”, Tarık Buğra

Önemli bir romandı. Okumam gerekiyordu. Bu arada hatırlatayım, vazgeçmediğim bir roman yazma projem var. Onun hatırına yarım bırakmamışım. Aslında kitapları yarım bırakırım ama o proje için yarım bırakmamam gerekiyorsa okurum mecburen. Bu da öyle bir kitaptı. Bir yıldız vermişim. Sağcıların referans aldığı bir kitaptır. Bir proje içinde değilseniz okumayın.

*”Guns, Germs and Steel”, Jared Diamond

İngilizcesini okudum “Tüfek, Mikrop, Çelik”in. 15 yıldır falan bu kitabı okumak aklımdaydı. Nefis bir kitaptı. Bu arada İngilizce okumak beni çok yoruyor. Okuyabiliyorum ama konsantrasyon bir an kaybolursa toparlamak çok zor oluyor. Bum’ın (Bukowski) İngilizce kitaplarını bir tek konsantrasyon kaybı yaşamadan okudum. Kitaba dönelim, dediğim gibi muhteşem. Herkese tavsiye ediyorum.

*”Otomatik Portakal”, Burges

Bu kadar ünlü bir kitabı okumamak olmazdı. Üç yıldız vermişim. Yarım bırakmadığıma göre iyi bir kitaptır, üç yıldız verdiğime göre bir şeylerin eksik olduğunu düşünmüşüm. İlginçtir, bu sene okuduğum kitaplarla ilgili duygu ve düşüncelerimi pek hatırlamıyorum. Çünkü kitaplardan daha fazla odaklandığım şeyler oldu bu sene ama örneğin, üç sene önceki “Huzur”, “Masumiyet Müzesi”, “Kürk Mantolu Madonna”nın falan bana neler hissettirdiğini çok net hatırlıyorum.

*”Cesur Yeni Dünya”, Huxley

Bu da çok iyiydi. Bu kitabı da okumak yıllardır aklımdaydı. Distopya olarak nitelendirilen bu kitapta görülen birçok şeyin aslında olması gereken olduğunu düşünmem bu kitapla ilgili aklımda kalan en net şey. Yaşam bu şekilde devam etmemeli. Radikal düzeyde değişmeli.

*”Babalar ve Oğullar”, Turgenyev

Rus edebiyatı için çok önemli olan bu kitaptaki anti-kahraman Bazarov’un birçok açıdan benim kahramanım olmasının altını çizmem gerekiyor. Normaliteyi geride bırakalı çok zaman oldu. Normal olarak görülen birçok şeyin bana ters geldiğini bu kitapları okuyunca daha iyi anlıyorum.

*”Körlük”, Saramago

Çok ünlü bir roman. Çok iyi bir roman. Top 10’uma girmez ama. Filmini izlemeye dayanamadım. Açtım ve yarım bıraktım. Sinema ile ilgili ciddi sorunlarım var. Eski dostumla ilgili yani. “Görmek”i hemen okumayacağım.

*”Huck Finn’in Maceraları”, Mark Twain

Rus edebiyatı nasıl Gogol’un “Ölü Canlar”ından çıkmışsa Amerikan edebiyatının da benzer bir şekilde bu kitaptan çıktığı şeklinde yorumlar vardır. O yüzden okumak istedim romanı. Sevimli bir roman. 19. Yüzyıl acemilikleri epeyce var. 19. Yüzyıl romanlarının içine çok fazla giremiyorum. Yarım bırakmamam gerektiğini düşündüm bu kitap için de. O projem olmasaydı yarım bırakırdım. Roman sanatının gelişimini anlamak için bu kitap mutlaka okunmalı. Bence ırkçı değil bir de. İroni var kitabın bütününde.

Böyle…

Bu sene kendime hedef olarak 10’u koydum, tekrar belirtiyorum. Ne olur? Oğlum deliksiz uykuya geçer birdenbire falan… O zaman işler değişebilir. Ama sanmıyorum bunun olacağını. Bir de “Güven” e kendimi teslim edip etmeme konusunda çok tereddüt ediyorum. “Huck Finn”i bitireli iki gün oldu ve hala yeni kitaba başlamadım mesela. “Güven” kendimi teslim edersem, bu sene sadece o iki cildi okuyabilirim de. Bir de Güven elimde basılı şekilde var. Yani gece uyum kaçınca Kindle’ı açıp oradan okuma olayına da giremem. Ama şu da var! Fetiş yazarımın en iddialı romanı beni öyle bir sarar ki dışarıdayken bile aklımın onda olduğu romanlardan biri olur “Güven” ve iki, üç ayda iki cildi bitiririm. Bakalım, göreceğiz.

Yeni yıl sağlık, huzur ve mutluluk getirsin bla bla bla

Bunların hepsi hikaye. Para varsa bunların gelmemesi çok zor. Yeni yıl para getirsin. Ki o da dilekle olacak bir şey değil. Yani, dewamke…

Not: YYB

Bu yazı Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.