“Elektronik bir şeyin çalışıyorsa ona bulaşma, onu güncelleme!” diye bir prensibim yoktur aslında. Neredeyse bu prensibi edinecektim. TTNet’ten aradılar ve beni paketlediler. İki yıldır sorunsuz kullandığım Superonline’ın sözleşmesi sona eriyormuş ve 30 lira daha ucuza bir sözleşme önerdiler. 80’li yıllarda futbolcuları helikopterle kaçırıyorlardı: Çağrı merkezi çalışanı, yazılarımı TTNet’in sağladığı internet üzerinden kitlelerle buluşturmamın onlar için çok önemli olduğunu, tekliflerini kabul etmezsem beni 80’li yıllardaki futbolcular gibi kaçıracaklarını söyledi. Ben de tehdide boyun eğdim. 30 lira ile her ay bir kere Beşiktaş Karadeniz Döner’cisine giderim diye düşündüm ayrıca. Bir gün sessiz sedasız geçiş gerçekleşti. Tam da Güven Uygun ‘un geldiği gün oldu bu olay. Fakat bir sorun vardı. İnternet vardı ama yoktu. Modemi on kere güncelleyip, kurdum ama fayda etmiyordu. GU, bu işi çözebileceğini söyledi. O da yeniden kurdu falan ama sonuç değişmiyordu. 444’lü numarayı aradım. Arıza kaydımın alındığını ve en geç 48 saat içerisinde teknik elemanların beni arayacağını söylediler. Arayan soran yok. Bir daha 444’ü aradım. Bu sefer “mağdur” olarak kaydedip teknik elemanları harekete geçireceklerini söylediler. Mağdurluk TR’de iyi iş yapıyordu. Yine gelen giden yok. İki günde bir 444’ü arayıp kendimi mağdur olarak kaydettirmek bir rutin haline geldi. Son zamanlarda arayıp öfkemi de belirttim ve şikayetle tehdit ettim. Çağrı merkezi çalışanına “Sözüm sana değil arkadaşım ama TTNet, abv!” diye aramaları bitiriyordum. Bu sefer mağdur artı hızlı artı öfkeli notuyla arıza kaydımı aldılar ama yine de arayan soran yoktu. Telekom şebekesinin adresi ve telefonu da internette yoktu. İki sene önce 60. yıl İÖO (neyin 60 yılı?) yanlarında bir yerlerde böyle bir yer gördüğümü hatırladım. Kendime öğretmen süsü verip okuldan çıkmış ayağına bölgeye ulaştım ve arazi taraması yaptım. Karargah, dikenli tellerle çevriliydi ve etrafı mayın döşeliydi. Üç gün boyunca sürekli kılık değiştirerek mekanı gözlemledim. Bir takım insanlar farklı kılıklarla binaya girip çıkıyordu. Bir tanesinde teknik eleman havası vardı. Elemanı takip etmeye başladım. Yolda yürürken konuşmalarını dinledim. Otobüste yanı başına dikilip yukarıdan yazışmalarına baktım. Evet, teknik elemandı. Sonra bir akşam emaneti yanıma aldım ve tenha bir sokakta elemanı yakaladım. “Ah Nerede” filminde, kahveci Ali Kara’nın Ferit’i kaçırması gibi “Konuşma, yoksa mermiyi yersin!” diyerek taksiye sürükledim. Eve getirip teknik sorunu silah zoruyla çözdürdüm. Modemlerin hiçbiri işe yaramadı. Kömürlükte yer alan eski Apache marka 56k modemi ADSL’e uyarlayarak sorunu çözdük. Gözleri bağlı elemanı Ömerli baraj gölünün kenarına bırakıp kaçtım. Artık bu işler böyle çözülüyor. Halil Selim in beni “bilinçli tüketicilk” konusunda gaza getirmelerine bundan sonra papuç bırakmayacağım. Eve geldiğimde, huzur bulacağımı düşünürken kombinin eski mahalle çöp kamyonları gibi (dızzzzt, dızzzzt!) ses çıkardığını gördüm ve aklıma, hayatım boyunca arızasız sadece 78 günüm olduğu geldi.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım