Bugün dinci gericiliğin geldiği muazzam nokta hepimizin malumu. Bütün ırmak başları tutulmuş durumda. Yiyorlar. Pragmatik, işbirlikçi ve faşistler. İrili ufaklı birçok cemaat var bildiğim kadarıyla ama en fazla yol almış olanı FG hareketi. Zaman gazetesi bugün 1 milyonun üstünde aboneye sahiptir. Ama bayi satışı 30 bindir. Çoğu zaman gazeteyi kapıdan almazlar, üst üste birikir; alsalar da okumazlar. Devlet dairelerinde, karakollarda masanın üstüne konan gazete bir şifre gibidir. Şifre demişken bu arkadaşlar şifreleme, fişleme işlerinde de bayağı iyidirler.
Gerek sol içi tartışmalarda gerekse de siyasetle ilgilenmeyen kişilerle yapılan sohbetlerde bu adamların (ve kadınların) çok çalıştıklarına dair fikirler duyuyorum. Bu düşünce eğer çok mesai harcıyorlar anlamındaysa katılıyorum ama bugünkü gelinen noktayı bu insanların çalışkanlıklarına ve yaratıcılıklarına bağlamak içinse katılmıyorum. Bu arzu edilen ve öngörülen bir sonuçtur çünkü. Bu topraklarda İslamcılık derin köklere sahiptir. Ve bazı kesintiler dışında iktidarlarla hep dost olmuşlardır, çoğu zaman da direkt olarak iktidarın bir kulpundan tutanlar olmuşlardır. Sol içinden bu fikirleri üretenlere 12 Eylül sonrasına bakmalarını tavsiye ederim. Faşist darbe yükselişte olan solu dümdüz etmiştir. İyice siyasallaşmış olan işçi sınıfının da tersine bir doğrultuya yönelmesi arzu edilmiştir. Darbeden hemen sonra TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) başkanı Halit Narin bugüne kadar işçiler güldü bundan sonra biz güleceğiz diyerek darbeyi özetlemiş oluyordu ama siyasallaşmış bir işçi sınıfının bunun önünde engel olacağını biliyorlardı elbette. Çare dinselleşmiş bir işçi sınıfı ve toplumdu. Bu şekilde gerek kanuni düzenlemelerle gerekse de maddi manevi bütün imkanların dinci gericilik için seferber edilmesiyle bugünkü sonuç ortaya çıktı. Yani dümdüz edilmiş bir solun, siyasallaşma özelliğini yitirmiş bir işçi sınıfı ve toplum içerisinde örgütlenmesiyle; devleti arkasına almış bir dinci gericiliğin örgütlenmesi aynı şey değildir sevgili arkadaşlar. En başta şunu görmeliyiz bizim eylem etkinliklerimize devlet kolluk kuvvetlerini salıyor. Buna karşı örnek olarak 28 Şubat kapitalizmin restorasyonu sürecinde bazı baskı uygulamaları verilmemeli. Bu süreçte FG hareketi o iğrenç işbirlikçi tutumunu sergilemiş ve sonra da iktidarın yolu açılmıştır zaten. Bize saldırıyorlar, yaptıklarımız dünyanın en yalancı medyası olan Türkiye medyasında gram yer almıyor aksine yalanla, montajla, provokasyonla itibarsızlaştırma girişimleri hız kesmiyor. Evet sol üzerindeki ataleti atmalıdır ama cemaatlerle de aynı şartlarda mücadele etmemektedir kesinlikle. Haksızlık etmeyelim lütfen. Bizler kermeslerle iktidar olmayacağız. Konuşarak veya resim paylaşarak da olmayacağız. Ayağa kalkıp iş yaparak iktidar olacağız. Bu sorumluluk da hepimizindir.