Çeşitli halkları aşağılayan, rencide eden; fıkra, şaka, deyim ve atasözü hemen hemen her dilde mevcuttur. Bu yazıyla alakalı olan bir tanesi de söyle: Dünyanın en kısa kitabının adı nedir? Cevap: İngiliz mutfağı veya Alman mizahı… Yani Almanlar ve ürettikleri değerler incelikten ve estetikten yoksun; bayağı, “düz”, kaba şeylerdir demek istenmektedir. Oysa tarihe yöne vermiş nice düşünür, siyasetçi, filozof, sanatçı, bilim insanı ve sporcu yetiştirmiş bir halktan bahsedilmektedir. Halkın kendisi de dünya siyasetine tarihsel etkilerde bulunmuş bir halktır. Evet, sporda da durum farklı değildir. Hele ki futbol söz konusu olduğunda Alman futbolu dünyadaki en başarılı, en istikrarlı ekollerden biridir, belki de birincisidir. Yakın geçmişte aktif futbolculuk hayatını noktaladığını açıklayan Alman futbolcu Michael Ballack’ın kariyeri hiçbir futbolcuya nasip olmayan olaylarla doludur.
Öncelikle şu “düzlük” meselesinden bahsedilirse iyi olacaktır herhalde. Her dönem dünya futbolunu domine eden Alman futbolunun mutlaka “bayrak adamları” olagelmiştir. Gerd Müller, Karl-Heinz Rummenige, Lothar Matthaus, Jürgen Klinsmann, Oliver Kahn bunlardan bazıları. 2000’li yıllara girilirken Alman futbolunda bir bayrak adam krizi baş göstermiştir. Her ne kadar futbol otoriteleri tarafından bir kriz dönemi olarak görülse de Alman kulüpleri ve milli takımı yine finaller, yarı finaller oynamaktan hatta kupalar kazanmaktan geri durmamışlardır. Bu kriz Michael Ballack’la çözülmüştür. Aslında oyun zekâsı çok iyi olan, takımını her yönüyle çekip çeviren ve hatta zaman zaman spekteküler goller de atan Ballack düz bir futbolcu olmakla itham edilmiştir. Bunu, onun çeyreği etkinliğinde bir futbolcuya sahip olmayan Türkiye spor kamuoyu da yapmıştır.
Kariyeri boyunca uzun yıllar Kaiserslautern, Bayern Leverkusen, Bayern München, Chelsea gibi üst düzey takımlarda oynayan Ballack önemli başarılar tatmıştır. Birçok şampiyonluk madalyası evindedir. Ancak Ballack’ın bir laneti olduğuna inanılmaktadır. İngilizce “runner-up” diye bir kelime vardır. Bir turnuvada finalde kaybeden ve ikinci olan anlamına gelmektedir. Bu “runner-up” olma durumu Michael Ballack için kronik bir vakadır. Tam 14 kez “kaybetmiştir” Ballack. Düşünün, 14 kez “ikinci” olmuştur Michael Ballack. Bir final maçında Ballack sahadaysa, futbolseverler “acaba yine mi” sorusunu kendilerine sormadan edememişlerdir.
2002 ve 2008 yılları Ballack için kâbus gibidir. Ballack 2002 yılında Leverkusen’le Alman Ligi’nde, Almanya Kupası’nda ve Şampiyonlar Ligi’nde ikincilik yaşamıştır. Ve Alman milli takımıyla da Dünya Kupası’nı finalde kaybetmiştir.
2008 yılında da hemen hemen aynı senaryo tekrar yaşanmıştır. Chelsea’yle İngiltere Ligi’ni, İngiltere Lig Kupası’nı ve Şampiyonlar Ligi’ni ikinci tamamlamıştır. Alman milli takımıyla da Avrupa Şampiyonası’nı finalde kaybetmiştir. Yani futbolun en üst düzey oynandığı platformlarda iki kere “quadruple” yani dörtleme başarısı tatmıştır Ballack. Ama kaybederek. Böyle bir durum futbol tarihinde mevcut değildir.
Siyasetle ilgilenmeyen ve hayatını futbolla dolduran birisine, 2002 yılının en şanssız öznesi kim diye sorarsanız Türkiye halkı cevabını vermeyecektir. Michael Ballack diyecektir. Elbette şansa, kadere, kısmete, cinlere, perilere inanmıyoruz. Hatta Ballack’ın kariyeri boyunca genelde 13 numaralı forma giymesinin de bir anlamı yok. Ama unutulmaz bir futbol portresi olarak Ballack’ın kariyerini incelemeyi ilginç bulduk.