John Ford’un 1956 tarihli “The Searchers/Çöl Aslanı”nı izlediniz mi? Anti-kahraman nedir sorusunun cevabı: bu filmde John Wayne’nin oynadığı Ethan Edwards karakterinin tam tersidir olmalı. Orada Edwards’ın kişiliğinde hiçbir yanlış bulamazsınız (aslında günümüzden bakınca ırkçı, ayrımcı gözüküyor ama film kurgusu içerisinde tökezleyen hiçbir yönü yoktur demek istiyorum). Batı anlatı dünyası Antik Yunan’dan beri kahraman yaratmayı sevdi ve hala bunu birçok sanat eserinde sürdürüyor. Türkiye’nin de dahil olduğu Doğu anlatı dünyası için de durum aynı. Üniversitedeyken okuduğumuz Christopher Marlowe eseri “Dr. Faust” ile başlayıp Viktorya dönemi İngiliz edebiyatıyla şekillenmeye başlayan anti-kahramanların doruk noktası bence Emily Bronte’nin “Wuthering Heights/Uğuldayan Tepeler” romanındaki Heatcliff karakteridir. Bu romanın bir iki sinema versiyonu da vardır. Orada da görüleceği üzerine Heathcliff, yani anti-kahraman, klasik kahramanın hiçbir açık vermeyen mükemmel mizacının aksine bazı kişisel kusurlara sahiptir. Bazen fiziksel kusurları da olabilir. Klasik kahramanın aksine çetrefilli işi gerçekleştirmek için isteksiz de olabilir. Kanun kaçağı, sapkın,şiddet eğilim sahibi olabilir; hırsızdır, kadın-çocuk-yaşlılara acımayabilir, faşist, şerefsiz olabilir. Sinemadaki en iyi anti-kahraman Travis Bickle’dır çoklarına göre. Tyler Durden’lar, Edward Scissorhands’ler, Hannibal Lecter’lar, Mad Max’ler, John Mclaine‘ler, Dirty Harry’ler, İsimsiz Blondie‘ler, Leon’lar, Gelin’ler falan en bilinen anti-kahramanlardır. Bunlar benim de en sevdiğim anti-kahramanlardır. Geçtiğimizi günlerde tanıtımını yaptığım listverse.com sitesindeki en iyi 10 anti-kahraman listesine de bir göz atmanızı öneririm. Benim bu yazıda gerçekleştirmeyi düşündüğüm şey, başlıktan da anlaşılacağı üzere alternatif bir liste hazırlamak.
10- Alvin Straight (Richard Farnsworth)- “The Straight Story/Straight’in Hikayesi” (1999), David Lynch.
Aslında manyak ruhlu karakterler yaratmada usta olan David Lynch’in Alvin Straight’i bir anti-kahramanda olması gereken birçok özelliğe sahiptir. Arasının bozuk olduğu kardeşinin kötü olduğunu öğrenen Alvin Straight, yüzlerce km. ötedeki kardeşini görmeye bir çim makinesiyle gitmek ister ki yaşı buna hiç müsait değildir. Tankla, helikoptere dalan John Rambo’dan ne kadar farklı değil mi?
9- Jack Twist (Heath Ledger) – “Brokeback Mountain/Brokeback Dağı” (2005) Ang Lee.
Ethan Edwards’ın kemiklerini sızlatan bir film “Brokeback Mountain” ve bir karakter Jack (f**ing) Twist. Hani şu gey kovboyların filmi. Hiç aklında yokken dağa çıkıp gey olan ve bununla mücadele edip, yenik düşen Jack Twist’i çok ilginç (ve başarılı) bir anti-kahraman olarak değerlendiriyorum. Bu ezber bozucu filmin anti-kahramanı Jack bence en az Joker kadar başarılı bir performanstır. (Jack Nicholsun’un Joker’ini daha başarılı buluyorum bu arada).
8- Rupert Pupkin (Robert De Niro) – “The King of Comedy/Komedi Kralı” (1982) Martin Scorsese.
Zamanında filmle ilgili bir şeyler yazarken, isminin sürekli yanlış telafuz edildiğinden bahsetmiştim. Bu yazıyı yazarken ben de aynı hataya düştüm ve ismini yanlış yazdım. Filmde kendisini hafife alanlara yapığı gibi bana da mı esaslı bir ders verecek acaba? Rupert Pupkin bence unutulmaz bir anti-kahraman.
7- Bree (Felicity Huffman) – “Transamerica” (2005) Duncan Tucker.
Cinsiyet değiştirme ameliyatı için son hazırlıklarını yapan ve bunun için para biriktiren travesti Bree, yıllar önce yaşadığı bir gecelik ilişkiden bir oğlu olduğunu öğrenir. Üstelik oğlu hapistedir ve ondan yardım istemektedir. Gider ve oğlunu hapisten kurtarır. Oğlu onu kilise görevlisi bir misyoner zannetmektedir. New York’tan L.A’e araba yolculuğu başlar. Mükemmel bir yol filmidir “Transamerica”. Yukarıda verdiğim kısa özetten de anlaşılacağı üzere Bree de su katılmamış bir anti-kahramandır. Jack Twist ve Bree’yi bu listeye almamdan dolayı homofobi yaptığım anlaşılmasın. Bu karakterlerin cinsel tercihleri hayatlarına ve de dolayısıyla filme inanılmaz bir yön veriyor ve hem karakterleri hem de filmleri unutulmaz kılıyor.
6- Johnny (David Thewlis) – “Naked/Çıplak” (1993) Mike Leigh.
Çok uzun zamandır bu anti-karaman yazısını yazmayı planladığım için “Naked” ile ilgili yazımda Johnny’den bahsetmiştim. Yüz kızartıcı bir suç işlemek gibi bir anti-kahraman ayırt edici özelliğe sahip Johnny. Kendisinde ahlam mahlak hak getire ama anti-kahraman işte na’parsın!
5- Kowalski (Barry Newman) – “Vanishing Point/Ölüm Noktası” (1971) Richard Sarafian.
Tarantino’nun “Death Proof/Ölüm Geçirmez”inde karakterlerden biri, Amerikan sinemasında çekilmiş en iyi film “Vanishing Point“tir der. Bu filmdeki Kowalski karakteri anlaşılmaz olduğu kadar saygı değerdir de ama suça bulaşmıştır. Kamu mallarına ve başkasının malına zarar vermek gibi kanunen ceza almasını gerektirecek eylemler yapar. Bu filmi izleyip de Kowalski’nin yanında yer almayacak bir insan düşünemiyorum. Eastwood da öyle hissetmiş olmalı.
4- Bennie (Warren Oates) – “Bring Me The Head of Alfredo Garcia/Bana Onun Kellesini Getirin” (1974) Sam Peckinpah.
Geçen ay bu filme değinmiş ve Bennie’yi gözüm kapalı en iyi anti-kahramanlar listeme sokarım demiştim. Uyurken bile güneş gözlüğünü çıkarmayan ve bir avuç dolar için ne şerefsizlikler yapan Bennie, bu adamda iyi bir şeyler olmalı düşüncesini filmin sonuna kadar seyircide canlı tutabiliyor. Anti-kahramanlık da bu olsa gerek.
3- Erika Kohut (Isabelle Huppert) – “Le Pianiste/Piyano Öğretmeni” (2001) Michael Haneke.
Erika’nın adı geçtiğinde, Well, well, well derdi bir Amerikan filmi karakteri. Nasıl anlatmalı ki? En rahatsız edici 20 film listemde yer alıyordu “Le Pianiste”. Norman Bates alınmasın ama Erika da izlediğim en tuhaf karakterlerden biri. Bu tuhafın yanına manyak ve psikopat kelimelerini de ekleyebiliriz. Cinsel manyaklıklar en çok anti-kahramanlara gidiyor bana göre. Erika, hadi canım sen de diyebileceğiniz bir bayan. Haneke‘nin hayal dünyasının en uç örneklerinden biri.
2- Robert Eroica Dupae (Jack Nicholson) – “Five Easy Pieces” (1970) Bob Rafelson.
Sen o kadar müzik dersleri al, parıltılı bir piyanist ol sonra da üst sınıf aileni bırak git inşaatlarda çalış. Sınıf atlamanın tersi için nasıl bir kelime grubu bulabiliriz acaba? Peki Robert’ı her şeyden nefret ettiren sebep neydi? Kendisini misogony ‘den (kadından nefret etme) giderek misantrophy‘ye (insanoğlundan nefret etme) sürükleyen şeyler üzerine bir şeyler söylemek iddiasında “Five Easy Pieces”. Nicholson’ın zaten en iyi yaptığı şey anti-kahraman canlandırmak.
1- Rıza (Rıza Akın) – “Rıza” (2007) Tayfun Pirselimoğlu.
Ve oscar Rıza‘ya gider..Ne zaman bu film gelse aklıma, filmden bir replik olan ve yazımın başlığında da kullandığım bu hayat hiç değişmeyecek cümlesi gelir aklıma. Rıza da suça bulaşıyor ve ahlaki düşüklük içerisinde. İpotek altında olan kamyonunu kurtarmak için her türlü anti-kahramanlığı deniyor. Ve her anti-kahramanda yaşadığımız gibi ondan nefret edemiyoruz.
Nefret ettiklerimiz için ileride yazacağım Unutulmaz 10 Şerefsiz Performansı adlı yazımı bekleyiniz. Bu yazıyı yazabilmek için Sam Peckinpah’ın “Pat Garrett and Billy the Kid” filminden feragat ettim. Yazıyı yazarken yaptığım sörfler esnasında karşılaştığım bir anti-kahraman daha var ki onu listeye almayı unutmuşum. Jüri özel ödülünü de Ali‘ye gönderiyorum.