Bireysel sporlar içerisinde en zorlu olanlarından biri herhalde maratondur. Kilometrelerce koşan ve perişan olan o insanları görünce ve de başarılı olmak için yine insanlıktan çıkarcasına antrenman yaptıkları hesaba katıldığında bu ve benzeri sporların gerekliliğini veya mevcut halini sorgulamaktan kendimi alamıyorum. Bu konu bugünkü yazımızın konusu değil. Bugünkü yazımız yine Sovyet sinemasının en popüler olmuş örneklerinden biriyle ilgili ve adı da maraton sporunun zorluğundan esinlenerek konulmuş. Georgi Daneliya’nın “Autumn Marathon/Sonbahar Maratonu” bir üçlü aşk hikayesi.
Leningrad (bugünkü St. Petersburg) şehrinde geçen üçlü aşkın asıl oğlanı Andrei adlı orta yaşlı öğretmen. Aynı zamanda tercümanlık da yapıyor. Karısıyla monoton bir hayatı var ve genç bir sevgilisi var. Bir de Danimarka’dan misafiri geliyor. İşte bu adamın hayatını kotarabilmek için maratonvari bir tempoya girmesi anlatılıyor filmde. Özellikle film sonlara doğru gerçek bir maraton gibi heyecanı ve sürprizleri arttırıyor ve ilgiyle takip ediliyor. Bu haliyle; hayli sürükleyici, ilgi çekici ve Amerikan sinemasında gördüğümüz türdeşlerinden hiç de aşağıda kalmayan “olmuş” bir film. Sosyalist sanat anlayışının sıkıcı olduğu argümanıyla karşınıza çıkarlarsa as koz olarak masaya sürülebilecek bir film.
Ama ben toplumcu/gerçekçi ve politik filmlerle daha çok ilgilendiğim için bana hoşça geçirdiğim bir süreden başka bir şey veremedi film. Sovyet döneminin toplumsal hayatından izler yakalama amacıma da çok fazla ulaşabildiğimi söyleyemem. Güzel Leningrad görüntüleri ve kadın erkek ilişkilerine dair çok da sürpriz olmayan bazı izleri saymazsak.