Hüsnü Şenlendirici: “Abi, senin çaldıklarını notaya döksek kafayı yersin.”
Ciguli öldü. Bu ölüm beni çok hüzünlendirdi. Kendisi hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
Ben Ciguli’yim Mersedes olamam. Böyle demişti kendisi için. Ciguli’nin ismi nedir? Ahmet olduğu söyleniyor. Resmi ismi Angel Jordanov Kapsov’dur. 1957 yılında Bulgaristan’ın Haskova bölgesinde doğmuştur. Türk mü? Bu Balkanlıların Türklük sevdasını anlamak mümkün değil. Ciguli bir röportajında Türk olduğunu söylüyor. Burada iş yapan biri olarak bunu söylemek zorundaydı. Balkanlarda Osmanlıların zorbalıkla Müslüman yaptıklarına Türk deniyor. Hikâye bu aslında.
Ciguli ismi Sovyet araba modeli VAZ-2101’in adı. Hacı Murat’a benzeyen bir araba modeli. Akordeonu çık hızlı ve kıvrak çaldığı için bu arabanın adı kendisine lakap olarak takılmış. Araba atik ve iyi kaçan bir arabaymış.
Bulgaristan sosyalizmi içerisinde var olmuş, çözülme yılların yaşamış sonra da 1990’da Türkiye’ye gelmiştir. Çok tanıdık bir hikâye. O yıllarda reel sosyalizm ülkelerinden epeyce insan Türkiye’ye gelmek zorunda kaldı. Farklı farklı amaçlarla…
Ciguli müzik yapıp yaşamını idame ettirebilmek için geldi.
Müziğe gelelim.
Ciguli dünyadaki en iyi ve en özgün akordeon icracılarından biridir. Hollanda’da bir yarışmada dünyanın en iyisi seçilmiştir. Bu ölümün beni hüzünlendirmesi de bundan dolayıdır.
Enstrümantal müziklere ilgi duyuyorum. Bazen enstrümanlar duyguyu o kadar başarılı iletiyor ki söze hiç de gerek olmadığını düşünüyorsunuz. Bir enstrümanı iyi çalan birisi göze güzel görünür. Ciguli akordeon çalarken gözüme dev gibi görünüyor. Gerçekten o kadar iyi çalıyor ki gözünüzü ayıramıyorsunuz.
Ciguli 90’larda Türkiye’ye geldiğinde öncelikle karnını doyurmak istiyordu sonra da olağanüstü yeteneğiyle takdir görmek.
Aslında olağanüstü yetenekler Türkiye’de keşfedilmiyor diyemeyiz. Bu kadar iyi olanlar mutlaka keşfediliyor ama sistemin onlara önerdiği rolü oynamayı kabul ederlerse var olabiliyorlar.
Türkiye’deki müzik sistemi dünyanın en iyi akordeoncularından biri olan Ciguli’ye bu yeteneğini sergileme fırsatı yerine gayrı ciddi, sulu bir şov malzemesi olma rolünü verdi. Oyunun kuralı buydu. Ya onlardansın ya da bir hiçsin.
Ciguli maalesef oyunu kuralına göre oynamayı tercih etmek zorunda kaldı. 1999 yılında “Binnaz” şarkısıyla patladı. Sonra insanlar, benzersiz müzikalitesi yerine tipiyle, ses tonuyla, mimikleriyle ilgilenmeye başladı. Gerçi “Binnaz” şarkısı lanet bir şarkı da değildir. Ayrıca Ciguli’nin sesini de çok iyi kullandığının bir belgesidir. Fakat 50 yıllık emeği görmezden gelip, konserlerde on kere “Binnaz”ı söyletmek Ciguli için de kabak tadı vermiştir.
Ciguli’nin “Binnaz” ve sonraki süreçlerde yaptıklarının arkasında durmayacağım. Çünkü bu işleri, birileri para kazanmak için büyük bir yeteneği sömürerek yapmışlar. Büyük yetenek de onlara evet demiş veya evet demek zorunda kalmış. Röportajlarında aslında düzgün bir insan olduğunu göreceksiniz. Sistem Ciguli’yi öğütmüş sonra da fırlatıp atmıştır.
1999 yılında Dersim bağımsız milletvekili (ismini hatırlayamayacağım) “memlekete 30 günde domates yetişmiyor Ciguli yetişiyor” demiştir. Çam devirmenin en görkemlisi…Tabi ki o kişi şu anda halkın %50,06’sının yaptığı gibi sadece kıl kuyruk televizyonlara bakarak düşünce geliştirmişti. 50 yıllık bir emek vardır ortada ve milletvekili bunun 30 günde ortaya çıktığını söylemiştir. Ciguli de kendisine “şu akordeonu vereyim ona, 50 yıl kucağında tutsun bakalım ne ses çıkaracak” demiştir.
Ciguli ve sosyalizm konusu da ayrı bir başlık. Bulgaristan’ın 1990’da sosyalizme ne kadar bağlı olduğu, sosyalizm için ne yapmayı düşündüğü başka bir tartışma konusudur ve tartışılmalıdır da. Ciguli bu sistemde var oldu. O sistemin ürettiği ve hızlı giden bir arabanın adını aldı. Röportajında biraz ileri geri konuşuyor ama ölmek için Bulgaristan hastanelerini seçmesi de dikkatle okunmalı.
Sonuç olarak çok çok büyük bir yetenek dün öldü. Halka sanat anlamında çok fazla şey verme potansiyeli varken bu gerçekleşmedi ve verebileceklerinin ancak %1’ini falan verdi. Bu durum kendisini mutsuz etti ve halk farkında değil ama ona da çok şey kaçırttırdı.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…