Bloğun adının marlonbarando olması bazı insanlarda Marlon Brando hayranı olmalı gibi bir yargıya sebep oluyor. Marlonbarando, benim 10 sene önce Yahoo tavla oynamak için mail adresi alırken uydurduğum bir kelime oyunuydu. Bu işe başlarken bu kadar ciddiye alacağımı bilseydim bu ismi koymazdım. Artık değiştirmem de zor; çünkü birçok kişi bu isimi Google’a yazarak siteye giriyor.
Bazıları dört büyükleri sever: Brando, De Niro, Nicholson, Pacino. Marlon Brando’nun bir çok filmini izlemiş olmama, biyografisini okumuş olmama ve kendisinin bazı performanslarını beğenmeme rağmen, ben üç büyüklerciyimdir. Yani sırasıyla De Niro’cu, Nicholsun’cı ve Pacino’cuyum. Herkesin hakkını teslim ettiği iyi oyuncuları ben de seviyorum elbette. Bunların dışında Benim Adamlarım diye tarif ettiğim; Steve Buscemi, Paul Giamatti, Seth Rogen, Cengiz Sezici, Stanley Tucci, Danny Trejo, Ufuk Bayraktar, John Goodman gibi fazla önemsenmeyen oyuncuların da takipçisiyimdir. Edward Norton bu üç büyüklere en çok yaklaştırdığım kişilerden biri, belki de birincisi. Onun unutulmaz bir performans sergilediği söylenen “Primal Fear/İlk Korku”yu (1996) nihayet izledim ve sonuç muhteşem. Aralarında Matt Damon’ın da bulunduğu 2100 kişiyi geride bırakıp seçildiği Aaron rolü Norton’ın sinemadaki ilk rolü. Muhteşem başlangıçlar diye bir liste olsa gözünüzü kırpmadan koyabileceğiniz bir performansı var Norton’ın. Ona ayak uyduran Richard Gere bile iyi bu filmde. Bu güzel kadını nereden hatırlıyorum acaba diye bana soru sorduran Laura Linney de çok başarılı bir performans sergiliyor (cevap harika Amerikan indie‘si “The Squid and the Whale/Mürekkep Balığı ve Balina”). “Primal Fear” iyi bir mahkeme filmi. Seyircide arınma ve rahatlama duygusunu elde etmek için en iyi türlerden biridir mahkeme filmi. İyi performansı sergilemek için de aktörlere bol bol malzeme sunar. Hemen aklıma gelenler “A Few Good Man/Birkaç İyi Adam”daki Jack Nicholson, “The Devil’s Advocate/Şeytanın Avukatı”nda Al Pacino, “To Kill A Mockingbird/Bülbülü Öldürmek”te Gregory Peck vs. “Primal Fear”daki mahkeme sahnelerinde öyle unutulmaz bir performans göremiyoruz oyunculardan ama dediğim gibi tüm film boyunca Norton’dan görüyoruz. Film, sonunda kadın ile erkeği öpüştürmediği için ayrıca takdirimi kazandı. Efendim, unutulmaz sürpriz son mu bakmıştınız?
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım
Sean Penn'in bu 3 büyükler-Trabzon-Bursa-Diğerleri şablonunda nerede durduğunu merak ettim?
3 büyüklerim belli: DeNiro, Nicholson, Pacino. Zaman zaman lige renk katan "underrated" şirinlik abidelerinden de örnek verdim. Edward da Bursaspor'um. Sean Penn de tıpkı Gene Hackman, Morgan Freeman, Danzel Washington, gibi Trabzonspor kanadını teşkil etsin.
James Stewart-Vefa; Cary Grant-Sarıyer mi oluyor bu durumda:))
Doğru, onlar belleklerde hoş bir hatıra. stewartj@mynet.com gibi bir mail adresim de vardı bir zamanlar.