Tarihte ilerici güçlerin yaptıkları gösterilerde, kapitalist devlet güçlerinin katliam yaptığı nice “kanlı pazarlar” vardır.
En önemlisi 1905 yılında Rusya’da, o zamanki adıyla Petrograd’da (Leningrad/St. Petersburg) olanıdır. İnanılmaz karışıklıklar içerisinde olan ve devrimin eli kulağında olan Rusya’da öfkeli kalabalıklar Çar’ın Kışlık Sarayı önüne gelirler. Başlarında aslında bir gizli polis ajanı olan papaz Gapon vardır. Çar’a bir dilekçe sunacaklardır. Çar, şerefsiz Kazakları kitlenin üstüne salar. 1000 ölü 2000 yaralı. Bolşevikler bu gösteriye 18 kişi katılmışlardır.
Ülkemizde de var. Bugün cumhurbaşkanı, başbakan, ağlamaktan sümüklü olmaktan sorumlu devlet bakanı, bakan, gazete köşe yazarı olan yalama Milli Türk Talebe Birliği üyesi sağcılar, bir kanlı pazarda yurtsever öğrencilere saldırmışlardır ve nicesini öldürmüşlerdir. Her zamanki gibi polis koruması altında. 1969’da Amerikan 6. Filo’yu protesto etmek isteyen yurtseverleri, bu çok ünlü kişiler vatan millet din iman adına öldürmüşlerdir.
Bu filmin hikayesi olan kanlı pazar da 1972 yılında İrlanda’da yaşanmıştır. İngiltere’nin sömürgeci ve insanlık dışı uygulamalarını protesto etmek isteyen yerel halka İngiliz askerleri kurşunlarla yanıt vermişlerdir. Yine katliam.
Çok önemli olayları anlatan bu tarz filmler risklidirler. Çünkü her izleyici o olayın yaşandığı sahneleri bekler ve belgesel değil de film olduğu için olmak zorunda olan kurgusal hikayeyle pek ilgilenmez. Şampiyonlar Ligi finali öncesindeki reklamlar kadar olmasa da yan hikaye çok ilgi görmez.
Kaçınılmaz bir sonuçtur bu. Bu olumsuz durumu giderecek olan şey asıl olayın aktarıldığı sahnelerdeki etkileyiciliktir. Peter Greengrass’ın “Bloody Sunday/Kanlı Pazar” filmi bu sınavı geçiyor.
Katliam anında yaşananlar zaten filmin çoğunu oluşturuyor ve gereksiz bireysel çelişkiler filmi domine etmiyor. Oyunu kuralına göre oynuyor “Bloody Sunday” ve sınıfı geçiyor.
Ülkemizde de var. Bugün cumhurbaşkanı, başbakan, ağlamaktan sümüklü olmaktan sorumlu devlet bakanı, bakan, gazete köşe yazarı olan yalama Milli Türk Talebe Birliği üyesi sağcılar, bir kanlı pazarda yurtsever öğrencilere saldırmışlardır ve nicesini öldürmüşlerdir. Her zamanki gibi polis koruması altında. 1969’da Amerikan 6. Filo’yu protesto etmek isteyen yurtseverleri, bu çok ünlü kişiler vatan millet din iman adına öldürmüşlerdir.
Bu filmin hikayesi olan kanlı pazar da 1972 yılında İrlanda’da yaşanmıştır. İngiltere’nin sömürgeci ve insanlık dışı uygulamalarını protesto etmek isteyen yerel halka İngiliz askerleri kurşunlarla yanıt vermişlerdir. Yine katliam.
Çok önemli olayları anlatan bu tarz filmler risklidirler. Çünkü her izleyici o olayın yaşandığı sahneleri bekler ve belgesel değil de film olduğu için olmak zorunda olan kurgusal hikayeyle pek ilgilenmez. Şampiyonlar Ligi finali öncesindeki reklamlar kadar olmasa da yan hikaye çok ilgi görmez.
Kaçınılmaz bir sonuçtur bu. Bu olumsuz durumu giderecek olan şey asıl olayın aktarıldığı sahnelerdeki etkileyiciliktir. Peter Greengrass’ın “Bloody Sunday/Kanlı Pazar” filmi bu sınavı geçiyor.
Katliam anında yaşananlar zaten filmin çoğunu oluşturuyor ve gereksiz bireysel çelişkiler filmi domine etmiyor. Oyunu kuralına göre oynuyor “Bloody Sunday” ve sınıfı geçiyor.