Anti-kahramanlarla ilgili listeyi hazırlarken bir de kötü adam listesi hazırlama fikri bende oluştu. Bu şerefsiz kötü adamlar (assholes) her filmde olmasına rağmen bazıları seyircide infiale yol açacak denli unutulmaz olurlar. Neredeyse sokakta görseniz kafa göz dalacak gibi hissedebilirsiniz kendinizi. İşte benim listem:
10- Latso (Ned Beatty ses)
Film: “Toy Story 3Oyuncak Hikayesi 3”, Lee Unkrich, 2010.
Bu listeyi uzun zamandan beri hazırlıyordum ve dokuz filmde tıkanmıştım. Bir türlü onuncu şerefsizi bulamıyordum. Geçenlerde “Toy Story 3”ü bir daha izlerken kendimi şerefsiz Latso, şerefsiz Latso diye tekrarlarken buldum. İnsanlıktan değil oyuncaklıktan nasibini almamış bu ayı, “Toy Story 3” gibi sevgi dolu bir filmde bile bu kadar itici olmayı başarabiliyorsa demek ki başarılı bir asshole performansıdır diye düşündüm.
9- T-1000 (Richard Patrick)
Film: “Terminator 2: Judgement DayTerminatör 2”, James Cameron, 1991.
Dokuz numaradaki şerefsiz performansı bir insana değil bir robota ait. “Terminator 2”daki T-1000’in akıllara ziyan performansını ve kötülük işlemek için harekete geçmiş inanılmaz azmini nasıl unutabiliriz ki? Aslında gayet yakışıklı bir adam olan Richard Patrick’in o tedirgin edici bakışları ve donuk yüz ifadesi izleyicide nefret duygusu oluşmasında gayet etkili olmuştu. Robert Rodriguez’in “The FacultyFakülte” isimli filminde de benzer bir performansı vardı Patrick’in. Kendisini “New York’ta Beş Minare”deki karikatür zenofobik polis rolünde görünce nereden nereye demekten kendimi alamadım.
8- Kemal (Ufuk Bayraktar)
Film: “Ali’nin Sekiz Günü”, Cemal Şan, 2009.
İşte benim adamlarımdan biri. Ve benim gördüğüm biri. Bugünlerde “Ezel” (bütün yerli diziler kötüdür) adlı dizide rol almaya başlayarak benim gözümdeki efsane statüsünü yerle bir etmişse de, Ufuk Bayraktar ilginç fiziğinin ve toplumsal altyapısının avantajlarını perdeye yansıtmayı başarabilmiş bir oyuncudur. Cemal Şan’ın Sekiz Gün üçlemesinin son ayağında gerçekten iğrenç bir adamı canlandırır. Ağzı bozuk, kötü niyetli ve asalak bir tiptir Kemal. Toplumdaki çürümüşlüğün çok başarılı bir yansıması. Bu filmi izlettiğim bir arkadaşın kendisine şerefsiz diye hitap ettiğini duymuştum.
7- Özel Dedektif Loren Visser (M. Emmet Walsh)
Film: “Blood SimpleKansız”, Joel Coen, 1984.
Coen kardeşlerin bu ilk filmi mükemmel bir kara film parodisidir. Kardeşlerin neredeyse tüm filmlerinde işlenecek olan suçu yüzüne gözüne bulaştırma (botching a crime) teması bu ilk filmde de işlenmektedir. Coen’lerin film gramerini oluşturan suça bulaşan aptal ve beceriksiz; yetersiz ama uyanık karakter çatışması bu filmde de mevcuttur. Bu aptal da inanılmaz kötü olan özel dedektif Visser’i kiralar. Tosbağa arabası ve Teksas’lı Cumhuriyetçilerin taktığı şapkayla ve kaçınılmaz olarak Güneyli aksanıyla inanılmaz sinir bozucudur Visser. Abazandır. Bir an önce geberip gitmesini ister seyirci. Fena halde bir daha izleyesim geldi şu anda.
6- Eugen Thiess (Peter Chatel)
Film: “Faustrecht der FreiheitFox ve Arkadaşları”, Rainer Werner Fassbinder, 1975.
Fassbinder evreninin en tipik eserlerinden olan “Faustrecht der Freiheit”da da inanılmaz kötü bir karakter var. Filmde Fassbinder tarafından canlandırılan Franz karakteri ayak takımına ait bir eşcinseldir. Fassbinder’in camp estetik anlayışı sonucu kendisine lotodan para çıkar ve sınıf atlamış olur. Burjuva bir aileden gelen ve ekonomik çıkmazda olan Eugen, Franz’la eşcinsel bir birlikteliğe başlar ve kendisini her anlamda sömürmeye başlar. Eugen’in sofistike dünyasının büyüsüne kapılmış olan Franz bir oyuncağa dönüşmüştür artık. Eugen’in sömürgen, şerefsiz, iki yüzlü adam performansı mutlaka görülmeli.
5- Dwight Hansen (Robert De Niro)
Film: “This Boy’s LifeBu Çocuğun Hayatı”, Michael Caton-Jones, 1993.
Birçokları tarafından Leonardo DiCaprio’nun başarılı performansıyla hatırlansa da ben “This Boy’s Life”ı DeNiro’nun şerefsiz performansıyla hatırlarım. Bu listede üvey babanın olmaması imkansızdı; çünkü üvey babalar sanat eserlerinde çoğunlukla mutsuzluk kaynağı olarak resmedilirler. Buradaki DeNiro performansı da seyircide tiksinti uyandıracak kadar başarılı. Fiziksel şiddetin yanında dayanılmaz bir psikolojik şiddet uyguluyor Dwight. Neredeyse her sözcüğü bir psikolojik şiddet aracı. En mülayim adama bile bela okutturacak bir şerefsiz performansı DeNiro’dan.
4- Amon Goeth (Ralph Fienness)
Film: “Schindler’s ListSchindler’in Listesi”, Steven Speilberg, 1993.
Listede yukarılara tırmandıkça filmlerin dramatik boyutlarının da yükseldiğini görüyoruz. Tarihteki en şerefsiz insanlar Naziler olduğuna göre bu listede birkaç tane (?) Nazi görmemiz çok doğal. Spielberg’in epik dramında bir Nazi subayı var ki kötülükten yanına yaklaşılmaz. Onun o kampta spor olsun diye insanları dürbünlü tüfekle öldürme sahnesi izleyen herkeste inanılmaz boyutlarda nefret duygusuna sebep olmuştur eminim. Tip olarak da bu tip rollere gidebilen bir oyuncu olan Fiennes’in Amon Goeth performansı unutulmaz nitelikte.
3- Hemşire Ratched (Louise Fletcher)
Film: “One Flew Over the Cuckoo’s NestGuguk Kuşu”, Milos Forman, 1975.
Bir sinemasevere böyle bir liste hazırlıyorum sence kim vardır desem, ilk önce Hemşire Ratched’ın adını verirdi herhalde. Son zamanlarda çok yaygın bir kullanım olan 10 Numara bir film “Guguk Kuşu”. Melek yüzünün aksine faşizan duygulara sahip Hemşire Ratched, hastaları inim inim inletiyor. İnanılmaz psikolojik ve fiziksel işkence metotlarına sahip Ratched’ın adı acaba Amerikan filmlerinde hep kötü insana atfedilen ratsıçan kelimesini mi çağrıştırıyor? Bence birebir kan emici düzeni çağrıştırıyor filmde. Tam bir klasik.
2- Doktor Rusu (Ion Sapdaru)
Film: “4 luni, 3 saptamani si 2 zile4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün”, Cristian Mungiu, 2007.
Romen bir arkadaşıma bu filmden bahsettiğimde hemen konuyu kapatmaya çalıştığını gözlemlemiştim. Buradaki doktor Rusu karakterinin kötülüğü bir yana filmin kendisi insanı bayağı sarsıyor. Komünist rejimin çözülmeye başladığı 90lı yıllarda Romanya’da geçen filmde inanılmaz şeyler oluyor. Görünüşte sıradan birine benzeyen Rusu karakteri o kadar çirkinleşiyor ki insanlığınızdan utanıyorsunuz. Tekrar uyarıyorum filmin dram yükü çok çok ağır.
1- Albay Hans Landa (Christoph Waltz)
Film: “Inglorious BasterdsSoysuzlar Çetesi”, Quentin Tarantino, 2009.
Annnnd, Oscar goes to Waltz. Waltz gerçekten bu rolle Oscar aldı. Tabi ben onu bir numaraya Oscar aldığı için değil inanılmaz başarılı bulduğum için aldım. Tarantino’nun bu mizah yönü de bir hayli fazla olan filminde bu kadar nefret uyandırmak çok büyük iş diye düşünüyorum. Kendisinin de içinde olduğu bir hayli komik sahne olmasına rağmen, Waltz seyircide müthiş bir tedirginlikle karışık nefret duygusu uyandırıyor. Sinemadan çıkıp eve giderken ya bu adama yakalanırsam diye düşünmeden edemiyorsunuz. Filmin sonunda layığını bulması seyircide bir rahatlamaya sebep oluyor. Müthiş bir performans.
Bir hafta sonra gelen düzeltme: Gerardo Taracena‘yı unutmuşum. Çok pişmanım.
leon'da stansfield rolüyle izlediğimiz gary oldman'da gayet başarılıydı.
full metal jacket'teki gunnary sergeant hartman'da epey küfür yemişti benden:)
Bak çavuşu unutmuşum, haklısın. Stansfield karizma olduğu için ve bazı insanlarda sempati uyandırdığı için bu listede olmazdı diye düşünüyorum.