Duvar Ahmet: Karşındaki oyuncu zehir mi zehir. Ne yaparsın?
Sait: Yoğurt yerim.
Duvar Ahmet: Neden?
Sait: Zehirlenmemek için.
Bir “Kemal Sunal filminde” geçen böyle bir diyalog kimseyi şaşırtmaz.
Bir film kime aittir? Elbette ki bir sanat eseri olarak yaratıcısına yani yönetmenine. Ancak egemen sinemada film, çokça, oyuncuya aittir. Türkiye sinemasındaysa bu durum, neredeyse yüzde yüz oranında böyledir. Sırtını star sistemine dayamış Türkiye sinemasının eserleri, bir marka gibi oyuncularına göre alınır, satılır. Doğal olarak ortalık bir Kemal Sunal filminden, bir Orhan Gencebay filminden, bir Türkan Şoray filminden geçilmez.
Futbolun ana tema olduğu bir Kemal Sunal filmi var. 1980 tarihli “Gol Kralı”. Yönetmeni Kartal Tibet ama dediğimiz gibi kimse bununla ilgilenmedi zamanında. Kemal Sunal filmi demek o kadar baskın bir şey ki söz konusu filmi başka hiçbir film türüne göre isimlendiremiyorsunuz. Çok az Kemal Sunal filmi, o da son yıllarındakilerin birkaçı, başka bir sıfatla anılabilir. Bir futbol filmi diyemeyiz “Gol Kralı” için. “Gol Kralı”, tüm hücrelerine varıncaya kadar sırtını Sunal’ın mimiklerine, küfürlerine, sakarlıklarına ve salaklıklarına dayamış bir film.
Oysa böyle olmayabilirdi. Çünkü film Aziz Nesin’in aynı adlı romanından uyarlama. Filmi senaryolaştıran Osman Seden, Memduh Ün gibi tesisatçı sinemacılar, bir kitabın nasıl iğdiş edileceğinin destanını yazıyorlar. Bu romanda Aziz Nesin, her zamanki gibi mizah eşliğinde müthiş bir toplumsal eleştiri geliştiriyor. Onun, herhangi bir eserinde suya sabuna dokunmadığı veya yüzeysel bir bakış açısıyla kurgusunu oluşturduğu görülmemiştir. Aziz Nesin romanında futbolun ta o yıllarda ne anlama geldiğini ve gelecekte ne kadar da fazla ideolojik etki alanına sahip olabileceğini anlatıyor.
“Gol Kralı” bunu çok az yapıyor. Örneğin bir yerde “tek yol” diye soruyor ve uzun bir es veriyor. Futbol para ilişkisi üzerine bir takım tezler geliştiriyor fakat bütün bunlar Sait’in muhteşem salaklıkları yanında gümbürtüye gidiyor. Yağ, un, şeker var; helva yok. Burjuvazinin futbol merakı var. Futbolun, ahlaksızlık üreten en büyük fabrikalardan biri olması var. Proletaryanın nasıl da tüm dünyasını dolduruyor olması var. Ama futbol üzerinden sisteme sert eleştiriler getirmek yani helva yok. Çünkü Sait’in mimikleri ve saçma esprileri var.
Film 1980 senesinde geçiyor. Ülke devrimi ıskalamış ve de faşizmin kucağına gidiyor yani. Filmin çekildiği esnada etrafta inanılmaz şeyler oluyor ama hemen hemen her Yeşilçam filmi gibi “Gol Kralı” da bunlara hiç yer vermiyor. Bunu yapan bir “Kemal Sunal filmi” var aslında. 1978 tarihli “Köşeyi Dönen Adam” adlı filmde yine sakar, salak bir Kemal Sunal karakteri var. Sınıfının farkında olan arkadaşı Halil sayesinde bir bilinç sıçraması yaşıyor ve 1 Mayıs’a katılıyor bu karakter. O filmde de futbol yok değil. Laz müteahhidin futbolcu oğlunun şımarık halleri günümüzdeki futbol sermaye ilişkisinin kökleri üzerine tezler barındırıyor.
O yılların filmlerinde stadyum görüntüleri çok kullanılmış. Özellikle erkek karakterler maça gider sıklıkla. Ancak hemen hemen hiçbir film futbolun ideolojik boyutuyla ilgilenmez. “Gol Kralı” da bunlardan biri.