Futbolda 2008 ve Sonrası

Adsız

Esasında tarihteki dönüşümler için kesin bir dönüm noktası vermek doğru değildir. Her ne kadar devrimler gibi bazı önemli ve büyük olaylar, kendilerinden önce yaşanılanları radikal biçimde başka bir yola sevk etse de önemli dönüşümler uzun bir zaman dilimine yayılırlar.

Peki futbol için neden 2008 ve sonrasını verdik? Bir devrim mi oldu o senede?

Devrim olmadı da şu görselde gördüğünüz adamlar piyasaya çıktı.

Aslında Mourinho 2008’den önce 2004 ve sonrasında bir süperstar haline gelmişti. Keza Ronaldo da 2007-08 sezonunun sonunda “Ben dünyanın en iyi futbolcusu değilim? Dünyanın birinci, ikinci ve üçüncü en iyi futbolcusuyum!” demişti.

İki Portekizli Avrupa (ve dolayısıyla dünya) futbolunu parmaklarında oynatırken 2008’de gök gürledi, yer yarıldı ve Messi çıktı piyasaya. Bir de Pep Guardiola. Bu ikisinin çıkışı birbirini besleyen olgulardır. İkisi de birbirleri sayesinde fenomen olmuşlardır.

Bu dört adamın varlığı futbolu öyle bir noktaya taşıdı ki bu dönüşümleri görmemek olmaz. Ve bunların önemleri ve büyüklükleri kayboldukları zaman anlaşılacak. Özellikle de futbolcuların…

Futbolculardan başlayalım: 2008’den bir sene sonra Ronaldo’nun Real Madrid’e katılmasında şimdiye kadar futbol dünyası eşi benzeri olmayan ve bana göre de bir daha olması çok zor olan bir rekabet izledi. O rekabet bitti mi? Elbette ikisi de futbol oynamaya devam ediyor ama Ronaldo’nun Real Madrid’den ayrılması artık bu rekabeti sonlandırdı diye düşünüyorum. Sadece ŞL’de karşı karşıya gelebilirler ama önceden yılda minimum dört kere karşı karşıya geliyorlardı ve bu maçları unutamam. Aslında onlar yarışıyorlardı.

Ronaldo, Real Madrid’e katıldı ve inanılmaz şeyler olmaya başladı dedik. Bu süre içerisinde bir daha tekrarlanamayacak sayılara ulaşıldı. İki futbolcu da üç kere 40 ve üstü lig golü attılar. Şimdi durup bir daha düşünelim… Bugün Avrupa’nın herhangi bir ciddi liginde bir futbolcunun 40 ve üstü gol atması imkansıza yakındır. Ve bu iki futbolcu bunu üç kere yaptılar. Hatta Messi bir kere 50 lig golü attı. Bir futbolcunun üç kere 40 ve üstü lig golü atmasını bence bir daha kıyamete kadar izleyemeyeceğiz.

Tabi futbolda çok temel bir değişiklik olmazsa… Peki VAR teknolojisi böyle temel bir değişiklik midir? Bilemiyoruz, göreceğiz. Dünya Kupası’nda verilen penaltı sayısında büyük bir artış var. Bekleyip göreceğiz. Daha fazla penaltı verilecektir ama eskiden büyük takımlar lehine verilen çok sahte penaltı ve ofsayt golü de oluyordu. Onu da hesaba katmak lazım. Ne olacağını tam olarak bilemiyoruz, bekleyip görmek lazım. Kasaya girenle kasadan çıkan arasında önemli bir fark olacak mı? Belki olur da 34 gol atanlar 40’ı bulurlar ama 46’lara, 48’lere, 50’lere ben; VAR + eyyamcılıkla bile ulaşılamayacağını düşünüyorum.

Bu iki futbolcu futbolu bırakıp da üzerinden 10 sene geçtiğinde ve hala kimse bu sayılara ulaşamamış olacakken daha iyi kavrayacağız bu dediklerimi.

Bu iki futbolcunun varlığı diğer tüm futbolcuları bu 10 sene boyunca figüran yaptı neredeyse.

Şimdi de teknik direktörlere gelelim.

Mourinho ve Guardiola arasında da büyük bir rekabet başladı. Aslında Mourinho’nun Barcelona’yla bir husumeti vardı öncesinde. Fakat 2010 yılında Inter’in Barcelona’yı (hala anlamış değilim) elemesi sonrasında Mourinho’nun sahada provokasyon yapması ve akabinde Real Madrid’e transfer olup ilk maçında 5 yemesi bu rekabeti ikisi arasına taşıdı.

Aslında ne için çekiştikleri bellidir. Alex Ferguson’dan sonra en büyük futbol hocası kimdir? Hatta Guardiola’nın onun yerinde bile gözü olduğu düşünülebilir.

50 kupalı Ferguson’un ardından ikisi gelmektedir. 55 yaşındaki Mourinho’nun 25 kupası vardır. 47 yaşındaki Guardiola’nınsa 24 kupası vardır. Guardiola’nın 10 senede 24 kupa kazanması inanılmaz bir sayı olarak görülmelidir. Bu hızla Ferguson’u geçer mi geçer. Mourinho’nun ise geçemeyeceğini düşünüyorum zira kariyeri duraklama evresine girdi sanki. Bu sene de United’le ligi alamazsa (kupa önemli değil, lig veya ŞL elbette) gönderilir ve Juventus ve PSG hariç onu tekrar kupa canavarı yapacak başka takım yoktur. Bayern’deki büyük egolarla bir arada duramayacağı kesin gibidir.

Bu ikisinin karşılaşmaları ve mucidi oldukları futbol tarzları 2008 ve sonrasında çok şeyi değiştirdi. Guardiola 80’lerin dalga geçilen üçlü defans sistemini geri getirdi. Ama bu küçük bir örnek. Guardiola kendisinden başka kimsenin oynatamadığı öldürmeyip süründürme taktiğinin mucidi oldu. Evet bunu ondan başka kimse yapamıyor. Bir de onun yarattığı Barcelona. Mourinho, ise pragmatik ve risk almayan futbol tarzını dünyanın en büyük takımlarına oynattı. Hız ve fizik gücü açısında kimse onun takımları kadar iyi olamıyor(du).

Tarihte bireyin rolü üzerine çok şey yazıp çizdik. Ben hep çok önemli olduğunu hatta çoğu zaman belirleyici olduğunu düşündüm. Futbolda da durum farklı değil. Evet futbol bir takım oyunu ama bireyler oyunun büyük çoğunluğu üzerinde belirleyici oluyorlar. Büyük başarılar için böyle diyelim en azından.

Ve bu dört birey bize bir daha tekrar edilemez bir dönem yaşattılar. Artık sonlara geldik. Bunlar çekilip gittiğinde bu dönemin değerinin daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.

Şifreyi tekrar yazıyorum buraya: 40

Bu yazı Futbol, Uncategorized kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.