Sosyalizmin maddi kazanımlarını yağmalayarak zenginleşen vampir Rus oligarklarından sonra, son dönemlerde Arap petrol şeyhlerinin de kanlı paralarını utanmazca futbola yatırdıklarını görmekteyiz. Bunlardan biri de Fransa’nın Paris Saint-Germain takımını satın aldı. Kulüp o sıcak parayla birçok transfer yaptı. Bosna asıllı İsveçli anti-kahraman Zlatan İbrahimoviç bunlardan biriydi.
Burjuva ideolojisi etkisi altında bulunan alanlar kof kahramanlar yaratmaya bayılırlar. Bunlar bazen film karakteri, bazen roman kahramanı, bazen futbolcu, bazen de padişah bile olabilirler. Bu kahramanlar gerçeklikle alakası olmayacak şekilde kusursuzlardır. Burjuva ideolojisi bu kahramanların alternatiflerini de üretebilmektedir. Yani eksiklikleri ve zaaflarıyla kahraman gibi olmayan anti-kahramanlar.
Youtube’a “İbrahimoviç amazing goal” yazarsanız kendisinin farklı takımlara karşı harika goller attığını görürsünüz. İbrahimoviç’in saha içerisinde ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu hatırlatmaya gerek yok ama saha dışında ve bazen saha içinde de arıza durumları fazlasıyla mevcuttur. Rivayet odur ki PSG tesislerinde, biri futbolculara diğeri de patronlara ve yöneticilere ait iki otopark varmış ve “İbra Kadabra” arabasını patronların otoparkına bırakırmış. Bu duruma bozulan Arjantinli Pastore de arabasıyla patronların otoparkına yönelmiş ve ret yanıtını almış. Harika performansı bir yana sorun yaşamadığı tek bir kulüp bile yoktur İbrahimoviç’in. Bu ve benzeri durumlar İbrahimoviç’i kahraman mı yoksa anti-kahraman mı yapıyor bilmiyorum ama hikâyesini daha da ilginç kılıyor.
Balkanlı Müslüman bir babayla Hıristiyan bir annenin çocuğu olarak İsveç’in varoşlarında dünyaya gelen İbrahimoviç tekvandoda kara kuşak sahibi olmasına rağmen futbolda karar kılar ve Malmö takımıyla profesyonel olur. Sonra Ajax ve nihayetinde 2004 yılında da Juventus. 2006’daki şike skandalından sonra gemiyi terk edip Inter’e imza atar. Inter rakipsizlikten yürüye yürüye şampiyonluklar kazanırken başrolde İbrahimoviç vardır. 2009 yılında İbrahimoviç Barcelona’ya imza atar. Messi’nin merkez forvet olmaya karar vermesinden sonra Barcelona’dan “tasfiye” edilir. Ezeli rakip Milan’a giderken eski takımı Inter ile Milan’ı karşılaştırarak eski takımına laf çakmaktan da geri durmamıştır. Burada bari iki seneden fazla kalacağı düşünülürken Avro görünümlü kanlı dolarlar kendisini çağırmıştır.
İlginç istatistikleri vardır. Dünyanın en pahalı oyuncusu unvanına sahiptir. Başka bir deyişle, kendisine en fazla bonservis bedeli ödenen futbolcudur. Bu paraları verenleri –çıkardığı arızalar haricinde- memnun etmiştir çünkü 2003-2004 sezonundan başlayarak oynadığı takımlarda üst üste sekiz kere şampiyonluk yaşamıştır. Beş farklı takımda yaşamıştır bu şampiyonlukları. Yine altı farklı takımda Şampiyonlar Ligi’nde gol atan tek oyuncudur.
Göçmen bir işçi ailenin çocuğu olmasından dolayı psikolojisindeki arızaları anlamak hiç zor değil ama bu olumsuz durumun kaynağını ortadan kaldırmak isteyen “gerçek kahramanlar” tarih sahnesine çıkmadan futbolda ve hayatın her alanında bu kof kahraman ve anti-kahramanları izlemeye devam edeceğiz galiba.