Yıllardır merak ettiğim iki filmi nihayet izledim. Bu iki film de 90lı yıllara ait; yani Türk sinemasının en verimsiz, en bunalımlı, en çok eleştirilen dönemine. 1972 yılında 302 falan film çekilen ülkemizde, yanlış hatırlamıyorsam 1991-92’de falan 13-14 film çekilmişti. İşte bu dönemde ortaya çıkan bu iki film hakederek külte dönüşmüştü. Bir çok kez televizyonda verilmesine rağmen, ben kaçırmıştım bu filmleri. Nihayet bir şekilde izlemiş bulunuyorum.
Dönersen Islık Çal (Orhan Oğuz, 1993) tam da en bunalımlı döneme denk geliyor. Kız Kulesi Aşıkları, Sarı Tebessüm, Yengeç Sepeti gibi saçma sapan filmlerin çekildiği bir dönem. Nitelikli, alternatif tavrıyla dikkat çeken bir yapım. Marjinal hikayesi, o döneme göre söylenmemiş şeyleri söylemesi filmi kült yapıyor. O yıllarda Ferdi Tayfur’un, Fadimenin Düğünü klibiyle de popüler olan travestiler üzerine ilk kez bu kadar ciddi bir çalışma gerçekleştirildiğini görüyoruz (Kemal Sunal filmlerindeki Kız İsmet’i saymazsak). Hatta filmde fahişeyi oynayan, gencecik Derya Alabora “Bunlar çıktı, bizim işler kesatlaştı” diyor. Orhan Oğuz çok üst düzey bir yönetmen değildir: bence bu filmi farklı kılan kişi senaryo yazarıdır. Cemal Şan, benim çok sevdiğim Sekiz Gün Üçlemesi‘nin yönetmeni. O zamandan belliymiş nitelikli bir yönetmen olacağı. Bu iki marjinal karakteri bulup, onlara bir noktada buluşturmak, aralarındaki dostluğu etkili bir şekilde perdeye yansıtmak maharet istiyen bir şey olsa gerek. Bu film hep, Gece, Melek ve Bizim Çocuklar‘la (Atıf Yılmaz, 1993) beraber anılır. Aynı yıl gösterime girdiği ve aynı camiayı yansıttığı için.
Sinan Çetin Bay E‘nin (1995) sonunda,bir film eleştirmenini konuşturarak aklı sıra eleştirmenlere giydirmiş. Çok da haklı şeyler söyleyen eleştirmene “ne diyor bu ya” gibi bir tavır takınan Sinan Çetin, son zamanlarda hep çuvalladı; ancak Bay E gerçekten kült olmayı hak eden bir film. Yavaş yavaş bunalımdan çıkılan bir dönemde çekilmesi, filmi teknik olarak da başarılı kılıyor. Tür olarak fantastik bir film Bay E. Yani mantık falan ararsanız maça otomatikman mağlup başlarsınız. Yapacağınız şey oturup, yönetmenin hayal gücünün ne kadar genişleyebildiğini seyretmek. O dönem için biraz erken olabilir bu tarz bir film çekmek ; ama kült filmin tanımı da budur zaten. Zamanında anlaşılamamış olmak bir filmi kült yapan en önemli özelliklerden biridir. İlgi çekici, hayatta bir kere izlenmeyi hak eden bir film Bay E.
daha niceleri var
Evet. Mesela Yılmaz Güney'in "Bir Çirkin Adam" ve "Ben Öldükçe Yaşarım" filmleri, Metin Erksan'dan "Suçlular Aramızda" ve "Kuyu", Sinan Çetin'den "Bir Günün Hikayesi" Ertem Göreç'ten "Otobüs Yolcuları". Aslında bunların çoğu forumlarda var, fakat rapaidshare'den indir falan çok zahmetli geliyor bana.