Çıktığı günden beri “In Bruges”i izlemek niyetindeydim. İzledikten sonra bu kadar geç kaldığım için kendime hayıflandım. Londra’da yaşayan iki kiralık katilin zorunlu olarak Belçika’nın Bruges şehrine tatile çıkmaları şeklinde başlıyor film. Bazen bazı şehirler filmlerde birer karakter gibi rol oynarlar. Woddy Allen’ın “Manhattan”ında veya birçok filminde New York şehri önemli bir karakterdir. Nuri Bilge Ceylan’ın “Uzak”ında İstanbul şehri filme kişilik katar. Zeki Ökten’in “Düttürü Dünya”sını Ankara’sız düşünemeyiz. Soffia Coppola’nın “Lost in Translation”ında jenerikte Tokyo’yu görsek yargılamayız. Bu tür filmlere çok sempatiyle yaklaşmışımdır. “In Bruges” de de o kadar güzel Bruges (Brüj) görüntüleri var ki insanın kalkıp ilk otobüsle Bruges’e gidesi geliyor. Kusursuz bir görüntü yönetimi var filmin. Şehrin, hikayenin akışında da önemli bir rolü var. O güzel görüntülerin aksine Colin Farrel’in canlandırdığı intihara meyilli Ray karakterinin hissettiği klostrofobi biraz da Bruges şehrinden dolayı. İlk işini yaptığı için gergin ve bunalımlı olan Ray bu zorunlu tatilden hiç keyif alamıyor. Filmin türü konusunda çeşitli tartışmalar var. IMDB sırasıyla comedi, polisiye ve dram diye belirlemiş filmin türünü ama bence filmdeki dram yükü her şeyin üstünde. Komedi ve polisiye unsurları filmde önemli yer tutuyor. Çok parlak kara mizah öğeleri var ama dediğim gibi filmin dram boyutu dağlayan cinsten. Farrell’in olağanüstü başarılı oyunu sayesinde Ray karakterinin hissettiği trajedi yürekleri parçalıyor. Telaşlı, tekinsiz ve her daim mutsuz olan Ray için hayatta hiçbir şeyin anlamı kalmamış gibi. İlk filmini çeken Martin McDonagh’ı Hollywood transfer etmiş ve kendisi “Seven Psychopaths/Yedi Psikopat” adlı bir filmin ön hazırlıklarıyla meşgulmüş şu anda. Nice Avrupa’lı yönetmenin başına gelen çuvallama hadisesi kendisi için gerçekleşmez umarım. Takipçisiyiz.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım