Çünkü çok tanıdık. Sanat eserlerini eserin geldiği kültürden gelenler daha bir farklı algılarlar. Özellikle dil bu farklı algıda önemli bir rol oynar. Bir Kubu Zekirdemiz filmini sizin algıladığınız gibi bir Eskimo asla algılayamaz. İnsanoğluna ait evrensel kişilik özelliklerini, mesajları algılayabilir ama yüzde yüz filmin içine giremez. Diye düşünüyorum. Taste of Cherry (Kirazın Tadı, Abbas Kiarostami, 1997) uzun süre arşivimde bekledi durdu. Muhtemelen Sinema dergisi aracılığıyla izlenecekler listesine eklemişimdir. Bir kaç kere bazı sahnelerine baktığımda, Ankara Bala’ya benzeyen yerlerde sürekli bir arabanın dolaştığını gördüm ve o halleriyle film bana çekici gelmemişti. Dün 93 dakika gibi kısa bir süreye sahip olduğundan ve hadi bir de İran sinemasından bir film izleyeyim diye kafama estiği için izledim. Aslında köklü bir sinema geleneğinin olduğunu bilidiğim İran’ın yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden biri olan Abbas Kiarostami’nin bu filminin Bergman filmlerinden aşağı kalır yanı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yaşam ve ölümün, değer ve değersizliği üzerine çok çarpıcı bir gözlem yapıyor. Sonunda tercihini de çok anlamlı bir şekilde yapıyor. Umut ve umutsuzluk arasında gidip geliyorsunuz film boyunca ve filmin sonunda birisi geliyor sizi buluyor. Hangisi olduğunu söylemeyeceğim; çünkü dangoz köşe yazarı değilim. 1997 yılında Cannes’de Altın Palmiye (boş filme vermezler) aldığını belirtmeliyim. Bence mutlaka izlenmesi gereken bir film. İran’ın kozmopolit yapısı filmde de çok etkili bir şekilde kullanılmış. Bizim ülkemizdeki milliyetçileri kızdıracak bölümler de mevcut filmde; ancak bunlar dar ufuklu insanların dert edecekleri detaylar bana göre. Kültür, dil, mekanlar o kadar tanıdık ki hemen hemen iki üç sahnede bir günlük hayatınızda kullandığınız bir kelime duyuyorsunuz. İran gibi kapalı bir toplumda çekilen nitelikli eserlere bundan sonra hep var olacağım.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım