Birkaç yıl içerisinde Uzakdoğu dillerinden birini öğrenerek yan kariyer yapma düşüncelerine girince nicedir bir Japon korku filmi izlemediğim aklıma geldi. Uzakdoğudan çıkan komedi ve aksiyonlara mesafeli olduğumu daha önceki yazılarımda belirtmiştim sanırım. Korku filmlerine ise bayılırım. İyi bir korku filmi izleyicisi olarak kanın gövdeyi götürdüğü filmler benim için korkutucu olmaktan uzak eğlencelik işlerdir fakat korktuğum tüm filmler bunu atmosfer yaratımıyla başarmışlardır. “Mulholland Dr./Mulholland Çıkmazı”nı veya “Lost Highway/Kayıp Otoban”ı izlerken bir an önce uyuyup o günü bitirip, yeni güzel bir güne başlamak istemiştim mesela. Japonlar İngilizcesi creepy olan tırsıtıcı atmosfer yaratımında çok başarılıdırlar. “Ring/Halka”dan sonra çocukları veya elektronik aletleri özne olarak kullanma eğilimi Japon korku sinemasında sıkça görülmektedir. Dün bizzat “Ringu”nun yönetmeni Hideo Nakata’nın, bir çocuğu korku öznesi olarak kullandığı, “Dark Water”ını izledim. Yani imdb’ye göre “Honoguri mizu no soko kara“yı. Aslında daha önce 2005 yılında Walter Salles’in yönettiği Amerikan yeniden çevrimini izlemiştim. Imdb’den 5,6 almış o filme 8 vermiştim, başarılı atmosfer yaratımın sayesinde. Eğer önce Japon orjinalini izlemiş olsaydım eminim o kadar yüksek bir not vermezdim Amerikan versiyonuna. Son yıllarda beni en çok korkutan filmlerden biri oldu diyebilirim. Elbette eğlendiğim iyi korku filmleri olmadı değil ama “Dark Water”ın başardığı gibi beni tırsıtan çok film olmadı. Mekanın (tüm bölümleriyle eski bir apartman) korkutuculuğu gerçekten başarılı olmuş. Filmde bir kez bile kan görünmüyor ama dediğim gibi tuhaf atmosfer ve mekan kullanımı filmin amacına ulaşmasında çok iyi rol oynuyorlar. Kasvetli, boğan, tedirgin eden bir film. Bir bıçağın keskin tarafını avucunuzun içinde tutmak gibi bir şey. Sonlarda gerçekleşen bazı mantıksal eksiklikler dışında bence aksayan hiçbir tarafı yok. Ki o bölümler de tırsıtıcı olmaktan uzak değiller. Bu arada dün bir otel lobisinde arkadaşlarla oturuken (!) birden o “One Missed Call/Cevapsız Arama”daki (2003) ölüm melodisi çalmasın mı? İşte dedim gidiyoruz ve aklıma “The Grudge/Garez”deki o kadın geldi beeeeeeeeeeeeeeeeeeeee!
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım