soL gazetesi spor sayfasında bize ayrılmış bu köşeden defalarca yazdık: Futbol çok güzel bir oyundur, kendisini seviyoruz ama şu anda burjuvazinin en önemli tetikçilerinden biridir. Büyük bir dejenerasyon üretir. İnsanın giderek soysuzlaşmasında, hayata yabancılaşmasında futbolun büyük “emeği” vardır. Padişahlar, ağalar, patronlar, halifeler kendisine ne kadar teşekkür etse hakkını teslim edemezler. Günümüzdeki haliyle kesinlikle zararlıdır.
Son haftalarda Türkiye futbol camiasında yaşananlar mide bulandırıcı. Burada hiçbir büyük takımı birbirinden ayırmadan tüm futbol sistemini lanetlemek istiyoruz. Sosyalizm mücadelesini geçtik en temel insani değerler bile ayaklar altına alınıyor. İşçi sınıfının ideolojik olarak yenilgisini koruma altına alması bir yana zaman zaman yaptığı gibi can almaya da başladı. Yine bir taraftar öldürüldü. Bunun hangi takımın taraftarının yaptığının zerre kadar önemi yok. Hepsi aynı bataklıktan besleniyor ve yarın başka takımın taraftarları da yapabilir böyle bir şeyi. Geçmişte yapmışlardır zaten. Meraklısı arşivlere bakabilir.
Geçtiğimiz hafta sonu Sırbistan’da bir maç oynandı. Birilerinin öldürülme ihtimalinin her zaman olduğu bu karşılaşmada Partizan ile Kızılyıldız karşılaştı. Sırbistan Ligi’nin sondan üçüncü haftasında, şampiyonluk düğümünün büyük oranda çözüleceği bir karşılaşma oynanacaktı. Partizan’la Kızılyıldız, Partizan’ın sahasında maça çıktılar. Sırp ve eski Yugoslavya futbolunun en önemli takımı Kızılyıldız’ın, son beş yılın şampiyonu Partizan’dan unvanı alması için mutlaka onu yenmesi gerekiyordu. Maç oynandı ve sonucun önemi yok. Biz bu iki takımın tarihsel gelişimine bir göz atalım.
Kızılyıldız dediğimiz gibi, o coğrafyanın en önemli takımı. İsmine bakınca herhalde bu takımı papazların kurduğunu kimse düşünmeyecektir. Komünistler kuruyor bu takımı. 1945 yılı size ne anlatıyor? İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bittiği tarihtir 1945. Sovyetler Birliği savaşın mutlak galibidir ama çok ağır bedeller ödeyerek bu zaferi elde etmiştir. Aynı zaferi Doğu Avrupa ve Balkanlardaki komünistler de kazanmışlardır. Nazi işgali altındaki Yugoslavya’da faşizme karşı mücadele eden bir örgüt olan Sırbistan Birleşik Antifaşist Gençlik Birliği’ne mensup gençler tarafından kurulmuş bir takımdır Kızılyıldız. Böyle bir takımdır işte.
Partizan’ın adına baktığımızda akla ne geliyor? Eşrafın kurduğu bir takım mı? Hayır, aynı şekilde komünistlerin kurduğu bir takımdır Partizan. Yine 1945’e gidelim. Yugoslavya Halk Ordusu’na mensup subayların kurduğu bir kulüptür. Bu ordu komünist bir ordudur. Faşizme karşı savaşmış ve savaş sonrasında sosyalizmin inşası için mücadele etmiştir. Bir liberale sorsak “bırakın şu militarist, darbeci takımı” diyecektir ama Partizan da böyle bir takımdır.
Bu iki kulüp arasındaki rekabet, zaman zaman tehlikeli olabilmektedir. Yalan söylemeyeceğiz: Sosyalizm zamanında da tehlikeli boyutlara vardığı olmuştur. Sosyalizm “yeni insanı” bir anda yaratamadığı gibi temiz futbolu da apar topar ortaya çıkaramamıştır. Günümüzdeyse, kapitalizm bu iki takım arasındaki rekabetin içine etmiştir. Milliyetçilik, lümpenlik ve sınıf bilinci eksikliği iki taraftarın da sorunlarıdır. Birbirlerini “Türk, komünist veya Çingene” olmakla itham etmektedirler. Futboldaki bu kirliliğin temizlenmesi epeyce bir mücadele gerektirecektir. Epeyce.
Epeydir bakamamıştım yazılarına başkan. Eline sağlık. Güzel yazmışsın yine.
Teşekkür ederim Gürkan.