Her ne kadar kavram oldukça sıkıntılı olsa da “sanat filmi” deyince herkesin aklına gelen bir şey var. Bazı şeyler böyledir: Yanlış olduğunu herkes bilir ama herkes onu tanır…
Yıllık 40 milyon bilet satışının yarısını yerli filmler oluşturmasına rağmen, Türkiye’de yedi, sekiz gram sinema olduğunu iddia edenlerdenim.
“Sanat filmlerinin” gişesi 20 bin falandı birkaç yıl öncesine kadar. Bu sene 10 bin rakamını sadece Kubu Zekirdemiz’in “Kor”unun geçtiğini o da 10.250 ile falan geçtiğini öğrenmiş bulunuyorum.
Gerçek bir sanat şaheseri olan “Kalandar Soğuğu”nu acaba kaç kişi izledi? Bu filmden “sıkılmayacak” kaç kişi var?
Ben onlardan biriyim.
Tek kelimeyle bayıldım filme.
Trabzon’dayız. Öğrendiğime göre oralarda hala bir yerlede eski bir Rum geleneği olan Kalandar ritüeli icra ediliyormuş. 14 Ocak’a falan denk gelen bu günde bir takım Rum ritüelleri yapılıyormuş. Aslında bundan şüpheliyim. Ne kadar kalmıştır, kalmış mıdır emin olamıyorum.
Film, adından da anlaşılacağı üzere Trabzon’da geçiyor. Bu şehire bir kere kısa süreliğine gitmiş ve çok beğenmiştim. Merak uyandıran bir yapısı vardı. İlk fırsatta tekrar gitmeyi düşünüyorum. Trabzon’un gizemli ve çekici havası filmde hissediliyor.
Amerikan klasik sinemasının favori teması olan “bir adam ve vazgeçemediği tutkusu” bu filmde karşımıza çıkıyor. Filmde bana göre klişe bir şeyler olmadığını ekleyeyim.
Adamın tutkusu değerli madenler bulmak. Bunun için birçok şeyi geride bırakıyor.
Adamın tutkusu birinci olarak bize olağanüstü güzellikte bir görsellik sunuyor. Geçenlerde bir sinema sever dostum “her sahnesi tablo gibi” değerlendirmesine sinirlendiğini söyledi. Malum burada kof öz güven çok revaçta olan bir şey. Neredeyse devlet ideolojisi. Çok zor başarılan bir şey ve çok emek istiyor ama insanlar bunla fütürsuzca dalga geçebiliyorlar. Ayrıca sinema görsel bir sanat dalıdır aynı zamanda da. Her sahnesi tablo gibiyse öp başına koy!
“Kalandar Soğuğu”nun her sahnesi tablo gibi ve iyi ki öyle. Bu gibi eserleri üç, dört yılda bir değil her sene, her ay görmek istiyoruz.
Bana göre sinema “öncelikle” bir anlatı sanatıdır. Her sahnesi tablo gibi olan “Kalandar Soğuğu” bir şeyleri etkili bir şekilde anlatma işinde sınıfta mı kalıyor? Kesinlikle hayır. Bireyin kendisiyle çözdüğü ama toplumun geri kalanıyla çözemediği çelişkileri oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor. Daha ne istiyoruz?
Böyle filmler arttıkça dünya, insanlık ve bu coğrafyanın insanı daha iyi hale gelecek.
Bu filmi son yıllarda üzerimize üzerimize gelen bayağılaşmaya karşı büyük bir direniş örneği olarak görüyorum.
Eline sağlık Mustafa Kara.