Bir dönem Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı yapmış olan Cemile Bayraktar Kemal Sunal filmleriyle ilgili bir tweet attı ve ortalık karıştı. Cemile Bayraktar bu filmlerin insan aklına hakaret olduğunu ve topluma zihinsel anlamda kötülük yaptıklarını yazdı. Aynı tweet içerisinde de Sunal’ın toplumun bir değeri olduğunu ve ona rahmet okuduğunu yazdı. Filmleri hakkında böyle düşündüğü birisinin bir değer olduğunu nasıl düşünüyor, o ayrı mesele…
Bu kişinin bütün tweet’lerini okudum. Filmlerin sanatsal niteliği ile ilgili bir fikir beyan ettiğini görmedim. Aslen bu filmlerdeki din görevlisi ve dindar (hacı) tiplemelerinin sunumuna itiraz ettiği görülüyor. Değerlerine 30 yıl saldırılmış gibi hissediyor.
Kemal Sunal sinemasının sanatsal ve sosyolojik boyutuyla ilgili iki sene önce bir yazı yazmıştım. Orada düşüncemi iyi bir şekilde aktardığımı görüyorum. Yorum bölümünde bu yazıyı paylaşacağım.
Kısaca tekrar etmek istediğim şeyler var: Kemal Sunal bir projedir ve bir fars starıdır. Fars yani kaba güldürü… Projedir neden oynadığı filmlerle ilgili kendi müdahalesi pek yoktur. Ertem Eğilmez 1975 yılında bir Şaban tiplemesi ortaya çıkarmıştır ve bu tip üzerine yapışmış, türlü türlü yönetmenlerin yaklaşımlarıyla türlü türlü evrelere girmiştir. Yazıda da belirttim, Kemal Sunal’ı çalıştığı yönetmenlere göre değerlendirmek gerekmektedir. Ama bu ortak; üç kağıtçı ve salağa yakın saf Şaban tipi her filminde görülür. Atıf Yılmaz ve Zeki Ökten’le çalışırken politik, Natuk Baytan’la çalışırken absürd, Kartal Tibet’le çalışırken alabildiğine klişeci, Osman F. Seden’le çalışırken bunların hepsidir.
Yani kendi geliştirmediği bir projedir. Kemal Sunal sinemasındaki halkçılık da sorunludur. Zaman zaman dürüst değildir Şaban. Akıl almaz tesadüfler sonucunda sorunları çözer. Kimi zaman başladığı ilk noktaya dönmesi sorun çözümü gibi görünür. Ahmaklığa sempati çekilir bu filmlerde. Şaban alabildiğine cinsiyetçi ve homofobiktir.
Bir de fars dedik yani kaba komedi. Karakterlerin ve durumların abartılı ve absürd sunumuna dayanır bu komedi tarzı. Tolga Karaçelik’in “Kelebekler” gibi deha ürünü bir komedi filmi bütün Kemal Sunal filmlerinden daha faydalı olabilir topluma.
Toplum daha nitelikli bir hale gelecekse Kemal Sunal geçmişe ait hoş bir anı olarak kalmalıdır. Bu iş için sinemadan faydanılacaksa sanatsal ve niteliksel anlamda oldukça dolu filmler hem TR sinemasında hem de dünya sinemasında mevcuttur.
Cemile Bayraktar bunları söylemiyor ve dindar sunumuyla kavga ediyor. Elbette bütün dindar insanlar bu filmlerdeki hacılar, imamlar gibi değil. Bayraktar’a toplumun ilerlemesi için dinin kamusal alandan giderek çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz diyebiliriz. Kemal Sunal sinemasının klişelere dayalı bir sinema olduğunu falan söyleyebiliriz.
Kadının diğer tweet’lerinde vurguladığı bir şey var ki haklı: Haber “AKP’li yandaş yazardan Kemal Sunal sinemasıyla ilgili…” diye bir başlıkla verildi. Böyle olunca iş otomatikmen AKP’liler ve AKP’li olmayanlar ikilemine çekildi. AKP’li olmayanlar Twitter’da Kemal Sunal Halktır diye hashtag açtılar. Trajikomik bir durum.
Doğru Kemal Sunal halktır ve o halkın bütün arızalarını, eksikliklerini filmlerinde barındırır. Ama o halk gidip AKP’ye oy veriyor. Bayraktar gibi böyle soyutlamalar yapabilen AKP’li sayısı çok azdır. AKP’ye oy veren insanlara gidin sorun, ezici bir çoğunlukla Kemal Sunal filmlerini sevdiklerini beyan edeceklerdir.
Burada baştan bir yöntem hatası geliştirildi. Bazı şeyleri belirtmemek lazım. Ben bu toplumda hiçbir zaman bir iç barış olmadığını iddia eden bir insanım. Şimdi o olmayan iç barış sosyal medya ve seçimler sayesinde o kadar keskinleşti ki en ufak bir karşı karşıya gelişte akıl, mantık ve vicdan geriye çekiliyor ve irrasyonel bir şekilde “laf sokmak”, bir şekilde “üste çıkmak”, karşındakini inciterek cümle kuramaz hale getirmek temel düstur olmuş durumda. Ha şunu da söyleyeyim çirkinleşmek söz konusu olduğunda onlar daha göz kamaştırıcı. Sık sık Yeni Şafak ve Cumhuriyet sayfalarının okuyucu yorumlarını okurum. Neyse bu önemli değil aslında.
Kadın haksızken haklı duruma geldi.
Kemal Sunal sineması geçmişe dair hoş bir anıdır işte ama öyle ölümüne savunulması gereken bir şey değildir. Hele hele politik olarak net bir şekilde taraflı ve kendisini toplumu ilerletmeye adamış bir sinema hiç değildir.
Düşüncelerim bunlardır.