Habertürk köşe yazarı Ece Temelkuran benim takip ettiğim, fikirlerine değer verdiğim bir insan. Erkek kardeşi İnan Temelkuran ise benim yazdığım Çeviri Hatası 4 yazısında anılmıştı. O yazıda bahsi geçen “Bornova Bornova” filminde kullanılan Yürütücü Yapımcı kullanımı yerine, Temelkuran’ın ilk filmi “Made In Europe”da Katılımcı Yapımcı diye bir tabir var. Ben bu konudan bahsetmiştim diye düşünürken, yönetmenin ikinci filmiyle ilgili olarak bu konuda yorum yaptığımı hatırlayamadım. Temelkuran’ın iki filmi var; ancak ben “Bornova Bornova”yı izledikten sonra bile kendisini her yapılan işi takip edilecek yönetmenler listeme almıştım. “Made In Europe” da tam beklediğim gibi her sahnesinde yönetmenlik becerisini seyirciye hissettirebilen, iyi bir yönetmeni müjdeleyen bağımsız bir film. Filmin çekim aşaması çok tanıdık bir hikaye. Eşin dostun yarımıyla kotarılmış bir ilk film. Üretim süreci açısından bana “Clerks./Tezgahtarlar”ı hatırlattı. Film olaraksa Fatih Akın’ın ilk filmi “Kurz und schmerzlos/Kısa ve Acısız”, Scorsese’den “Mean Streets/Arka Sokaklar”i, Jarmusch’dan “Night On Earth/Yeryüzünde Bir Gece”yi ve bütün Tarantino filmlerini (diyalog filmi olması açısından) hatırlattı. Film tercihini, klasik anlamda bir karakter çözümlemesi, hikaye gelişimi, kurgusal hileler yerine birbirlerinden kopuk olan diyaloglar ve karakterlerin ruh halleri betimlemesinden yana kullanıyor. Fakat bu tercih öyle özentisizce yapılmış bir tercih değil, aksine her bir kelimenin bile düşünülüp de oraya koyulduğunu hissediyorsunuz. 11 Eylül saldırıları sonralarında bir zamanda Avrupa’nın üç başkentinde (Madrid, Paris, Berlin) yaşam savaşı veren Türkiye göçmenlerinin, kısa zaman dilimlerinde aralarında yaşadıklarına odaklanıyor film. Bu kaybeden insanların ruh halini çok başarılı bir şekilde yansıtıyor. Kompleksleri ve ayrımcılıklarıyla beraber resmediliyor bu tablo. Sanırım bu iki konu “Bornova Bornova”da da olmaları sebebiyle, Temelkuran’ın sinemasında sıkça göreceğimiz temalar olacak. Avrupa’da ayrımcılığa uğrayan bu insanlar, fırsatını buldukları ilk anda bu ayrımıcılığı başka bir insana yöneltiyorlar. Bu da insan doğasında var olan kötücüle olan nice yönetmen ilgisinden biri olmalı. Demirkubuz, Haneke, Kaurismaki, Lynch, Hitchcock örnekleri verilebilir kabaca. Sokaklarda geçen sahnelerin siyah-beyaz, karakterlerin başbaşa kaldığı bina içi sahnelerin renkli olması da anlamlı. Bir destek mesajı olarak okunabilir bu uygulama ama öyle kör gözüm parmağa bir dayatma yok. Ellerine sağlık İnan Temelkuran. İki adet röportaj linkini veriyorum.
Röportaj 1
Röportaj 2
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım