Merkez Dergi Grubu’nun çıkarttığı Sinema dergisi, yazarlarına 2000lerin en iyi 15 filmini seçtirdi. Daha önce okurlarına son 15 yılın en iyi filmlerini seçtirmişti. Ben bizzat kendim kişisel olarak (!) bu tür listeleri incelemeyi severim. Elbette itirazlar olacaktır. Ama yine de koskoca eleştirmen adamların bir bildiği vardır. İlerleyen günlerde yayınlayacağım kendi listemden şu anda beş film görebildim. Buyrun liste:
15- “Le Pianiste/Piyano Öğretmeni”, Michael Haneke, 2001.
Haneke’nin en yapı bozucu hatta sinema tarihinin en yapı bozucu filmlerinden biri. Tuhaf karakter yaratımında 10 numara (bu arada bu 10 numara kullanımı şu aralar gençlik arasında çok yaygın. Ota buna 10 numara 10 numara diyorlar. Ağustos ayında İstanbul’a arabasını almaya gittiğim şahıs lastik 10 numara, yakıt tüketimi 10 numara, performans 10 numara, kaporta 10 numara…Kahrolsun klişeci zihniyet). “Amelie” için ayy çok güzelll yorumunu yapanlar, uzak durun.
14- “Lost in Translation/Bir Konuşabilse”, Sofia Coppola, 2003.
Bu filmle ilgili o kadar iyi eleştiriler okumuştum ki bulabilmek için Ankara’nın diviksçilerinde yıllarımı harcamıştım. Çok iyi bir filmdi ama listeme girmez sanırım. Film amaçladığının aksine ben de müthiş bir Tokyo’ya gitme isteği uyandırmıştı.
13- “Lat den ratte komma in/Gir Kanıma”, Tomas Alfredson, 2008.
Listede izlemediğim tek film. Aslında uzun zamandır aklımdaydı, bu listeden sonra izlemek şart oldu.
12- “The Return/Dönüş”, Andrei Zvyaginstev, 2003.
Rusların Yeni Tarkovski olarak kabul ettikleri ismini yazması zor olan yönetmenin ilk filmi. Her sahnesi tablo gibi olan (biliyorum bazıları bu laftan sonra filmden uzaklaştı) film çocuk oyuncu yönetiminde de çok üstün. Zamanında filmle ilgili bir şeyler yazmıştım.
11- “Hable con ella/Konuş Onunla”, Pedro Almadovar, 2002.
Almadovar’ın en sevdiğim filmi. Oldukça özgün hikayesi ve etkileyici oyuncu performanslarıyla çok şey vaad eden bir film.
10- “LOTR: The Fellowship of the Ring/Yüzük Kardeşliği”, Peter Jackson, 2001.
LOTR’yi üçleme olarak alsalardı itirazım olmazdı. Ben öyle yapacağım. Söyleyecek söz var mı? Tarihin gördüğü en iyi üçlemelerden.
9- “Dancer in the Dark/Karanlıkta Dans”, Lars von Trier, 2000.
Björk gibi bir dünya starından bu kadar inandırıcı bir kaybeden yaratmayı başarabildiği için takdir etmişimdir “Dancer in the Dark”ı. Filmin dram yükü de kaldırılacak gibi değilken, bana en uzak tür olan müzikale kayması benim için filmin tek eksiği. Şu anda çok iyi hatırlamıyorum ama müzikal sahneler eğer karakterin hayalinde gerçekleşiyorsa söylediğimi geri alıyorum.
8- “Children of Men/Son Umut”, Alfonso Cuaron, 2006.
En büyük itirazım bu filme. Gerek bu listede gerekse de Imdb Top 250’de ne işi olduğunu hala çözebilmiş değilim. Bir iki seneye kadar Top 250’den gidecektir ama maalesef bu listede baki kalacak.
7- “Eternal Sunshine of the Spotless Mind/Sil Baştan”, Michel Gondry, 2004.
Genç kızlarla üzerinde en çok fikir birliğine vardığımız mevzu bu filmdir herhalde. Bu filmi elde etmek için de iyi mesai harcamıştım zamanında. Gelmiş geçmiş en iyi indie‘lerden.
6- “Kill Bill: Vol 1”, Quentin Tarantino, 2003.
Ben bir insan tanıyorum, bu filmi izlerken uyuyakaldı. Tanımaktan öte, o kişi benim erkek kardeşim. O gün bugündür görüşmüyoruz kendisiyle. Bana bir şey olursa mezarıma da gelmesin.
5- “Memento/Akıl Defteri”, Christopher Nolan, 2000.
Hell, yeah! Nolan da Yeni Kubrick olarak algılanmya başlandı artık. En sevdiğim Nolan filmi. Çok iyi bir zihin jimnastiği mi bakmıştınız?
4- “Spirited Away/Ruhların Kaçışı”, Hayao Miyazaki, 2001.
Miyazaki en çok ihmal ettiğim yönetmenlerden biri. Trt’de çıkan Japon çizgi filmlerini anımsattığı için olmalı. Bu adamda bir derinlik var eminim. Zamanında çok iyi değerlendiremediğim bu filmi bir daha izlesem yeni bir şeyler keşfedeceğim, eminim.
3- “There Will Be Blood/Kan Dökülecek”, Paul Thomas Anderson, 2007.
Daniel Day-Lewis’in destansı performansı eğer bu filmi milenyumun en iyi üçüncü filmi yapmışsa itirazım var. Nice oyuncu destanları var bunun gibi. Onun dışında evet çok iyi bir epik sinema örneği ama bronz madalya alacak kadar değil kanımca.
2- “Mulholland Dr./ Mulholland Çıkmazı”, David Lynch, 2001.
Beni şimdiye kadar en korkutan sahne bu filmde yer alıyor. Akıllara ziyan yönetmenden akıllara ziyan bir film. Gerçekten 10 numara. “Lost Highway/Kayıp Otoban”la beraber bana feleğimi şaşırtmışlardı zamanında. “Blue Velvet/Mavi Kadife”yi de unutmayalım.
1- “In the Mood for Love/Aşk Zamanı”, Wong Kar-Wai, 2000.
Bu filmi de yıllarca diviksçilerde arayıp da bulamayınca ümidimi kesmek üzereydim. Ankara’da alakasız bir yerde dvdsini görünce almıştım. Devam filmi “2046”yla beraber ben de hayal kırıklığı yaratmış iki filmdir. Bu listede birinci olması daha da büyük bir hayal kırıklığına sebep oldu. İkisine de yedi vermiştim zamanında. Genç kızların bayıldığı bir film olan “In the Mood for Love”, özentili görüntü yönetimi ve ilginç hikayesiyle izlenilebilir bir film ama bence milenyumun en iyi filmi kesinlikle değil.
Children Of Men'de sana, Kill Bill'de kardeşine katılıyorum:)
Ben dergiyi salı günü alacağım, şimdiden merak ettirdin bana.
Son bir kaç sayıdır devam eden 2000li yıllar incelemesinde son madde bu oldu. Güzel bir diziydi.