Frank Capra’nın klasiği “Mr. Smith Goes to Washington/Bay Smith Washington’a Gidiyor” Imdb Top 250’nin 101. sırasında yer alıyor. Bu yüzden izledim filmi…Tesadüf eseri senatör olan ve de çok ideal bir adam olarak sunulmayan saf, taşralı Jeff Smith’in Washington’daki politik dejenerasyonla mücadelesi anlatılıyor. “Mr. Smith” aklıma birçok Kemal Sunal filmini getirdi. “Bekçiler Kralı”ndaki “Mr. Smith” etkisi bence çok farkedilir. “İyi Aile Çocuğu”, “Gol Kralı”, “100 Numaralı Adam” gibi filmlerde de Kemal Sunal, politik olmasa da bir takım bozukluklarla mücadele eden dürüst, sakar, beceriksiz adam rolündeydi. Çok saygı duyulan bir film “Mr. Smith”. Gücünü evrensel ve avangard olmasından alıyor. Mr. Smith’in tek başına mücadele ettiği meclis, bugün bile, herhangi bir kapitalist ülke meclisinden farksız. Doğayı ve insani değerleri hiçe sayan politikalar her yerde. Mr. Smith’in karşı çıktığı baraj projesini alın bugün Türkiye’de planlanan yüzlerce HES projesine uyarlayın, arada çok fark göremeyeceksiniz. Film, bu yüzden zamanının ötesinde ve hemen hemen her yer böyle olduğu için evrensel. Filmdeki basın eleştirisi de keskin. Her zaman güçlünün yanında yer alan basın, 1939 Amerika’sında da yandaşmış. Bugün Zaman, Star, Taraf, Bugün, Yeni Şafak, Radikal vs. gibi gazetelerin atalarını “Mr. Smith Goes to Washington” filminde görebilirsiniz. Bence de film saygıyı hak ediyor. James Stewart’ı “Rear Window/Arka Pencere”den dolayı çok severim. Hatta bir dönem stewartj@mynet gibi bir mailim bile vardı. Alfred Hitchcock “Vertigo/Ölüm Korkusu” (1958) filminin ticari başarısızlığını James Stewart’ın yaşlı görüntüsüne bağlamıştı ve bir daha kendisiyle çalışmamıştı. Bu filmde de 31 yaşındaki Stewart’ı çok toy bir halde görünce nereden nereye demekten kendimi alamadım. Toy ama her zamanki gibi rolünün hakkını sonuna kadar veren bir performansı var Stewart’ın. İsminin neden her yerde Jean Arthur’dan sonra yazıldığını anlayamadım. Oysa filme ismini verecek kadar önemli bir rol Stewart’ınki.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım
Capra filmleri Kemal Sunal filmlerinde birkaç kez tekrar edilmişti. Mr. Smith direkt uyarlanmasa da dediğin filmlerde izlerini görmek mümkün. Diğer Capra filmlerinin Türk versiyonları da şunlar:
-Lady For a Day ve Pocketful of Miracles: Elmacı Kadın
-Mr. Deeds Goes to Town: Çarıklı Milyoner, Halk Çocuğu, Anadolu Çocuğu
-You Can't Take it with You: Sev Kardeşim
-It Happened One Night: Aslan Marka Nihat
Bu şark kurnazlığına "The Kid"den etkilenen "Garip"i, "City Light"dan etkilenen "En Büyük Şaban"ı ekleyebiliriz. Bir de benim belgeleriyle ispatladığım "Sivri Akıllılar" filmi var. http://marlonbarando.blogspot.com/2009/01/belki-de-sadece-tesadftr-2.html
En Büyük Şaban'ı VHS'den izlemiştim. Orada giriş jeneriğinde uyarlama: Charlie Chaplin gibisinden bir yazı vardı. Kartal Tibet-Kemal Sunal filmlerindeki uyarlamalarda bir çalıntı olduğunu zannetmiyorum. Gerçi telif hakkı verilmemişse çalıntı durumuna giriyor ama seyirciyi bilgilendirmelerinde ben "iyi niyet" görüyorum.
Yalnız You Can't Take it with You filmini izlemeye başladığımda çok şaşırmıştım. Yahu ben bu hikayeyi biliyorum diye düşündürmeye daha ilk sahneden başlatıyor film. Önce Sev Kardeşim'i izlediğimden yeterince tadını da alamadım zaten filmin. Sivri Akıllılar'a da bir bakayım.