Yorum yapmayınız.
Muhammed ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bunu, hala belirtebildiğimiz için kendimizi şanslı mı hissetmeliyiz? Ne düşündüğümüzden bahsederiz de önce şu filmden bir bahsedelim.
Geçen hafta İranlı yönetmen Mecid Mecidi’nin “Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi” (2015) isimli filmi Türkiye’de, gecikmeli de olsa gösterime girdi.
Peki, Mecid Mecidi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Birçok filmini izledim. “Baran” adlı filmini çok severim. Zaten “En Sevdiğim İran filmleri” başlıklı yazımda da kendisini sadece “Baran”la anmışım. O yazıda, kendisiyle ilgili “Hafif arabesk, hafif Kemalettin Tuğcu, hafif STV dizileri karşımı bir tarzı var” demişim. Sanırım bu cümle bakış açımı özetliyor. Mecid Mecidi’nin derinlikli duygusallıkla, duygu sömürücülüğü arasında gidip gelen bir tarzı vardır bana göre. Diğer büyük İranlı yönetmenler gibi düşünsel derinlik yakalayamaz.
“Hz. Muhammed” filmi için ondan daha iyisi bulunamazdı. Aslında, bu, bir propaganda filmi bana göre. 30 milyon dolar gibi İran tarihinin en pahalı filmi unvanına sahip. Peki, bu kadar büyük bir parayı ona kim, neden verir?
Filmden bahsetmeden önce filmin ideolojik boyutundan bahsedelim. Diyanet’in, yorum bölümünde paylaşacağım, filmle ilgili olan açıklamasını okumanızı tavsiye ederim. Yarı esnaf yarı gider yapan bir açıklama olmuş. Açıklamada Sünni İslam’ın İslam’ın ana damarı olduğunun altı çiziliyor, İran için küçümseyici bir tavır gözden kaçmıyor ve de her şeye rağmen filmin etinden, sütünden, yününden faydalanma konusunda tereddütleri olmadığını da ilan ediyorlar. Bu arada burada, bu filmi entelektüel düzeyde kavrayacak; iki İslam yorumu arasındaki tarihsel çelişkiyi bilen ve bu çelişki üzerine sözü olan kişi sayısı çok azdır. Milyonlar bu filmden, sadece, “etkilenir”.
İran da kendi ideolojisine itibar kazandırmak, Müslüman kitleler üzerinde olumlu etki bırakmak için bir filme hiç vermediği kadar çok para veriyor. Onlar, en azından bir üretimde bulunarak bunu yaptıkları için bir adımcık öndeler.
Şimdi yapılan üretime odaklanabiliriz.
“Hz. Muhammed” nasıl bir filmdir?
Epik film tarzındadır. Yani büyük bütçeli, teknik olarak üstün, uzun süreli, etkileyici, çoklukla tarihteki büyük ve önemli kişileri efsanevi bir şekilde ele alan filmler…
Epik filmlerden 50, 60 tane kadar varsa bunların yüzde 90’ı Amerikalılar tarafından çekilmiştir. Ruslar sonra gelir. Türkiye’nin epik filmi yoktur. Türkiye epik film çekecek maddi olanaklara sahiptir ama manevi olanaklara sahip değildir. Dünyada itibarı yoktur çünkü. İran sahiptir ama. İran’ın kültürü çok daha köklü ve gelişmiştir. İslam’ın farklı etkileri olmuştur bence ama eski kültürlerinden tamamen kopmamışlardır. Fantastik bir düşünce ama 100, 200 sene sonra “biz vazgeçtik, daha fazla numara yapamayacağız” derlerse şaşırmam.
Bir epik filmin gereklerini yerine getiriyor “Hz. Muhammed”. Sinematografik açıdan aksayan bir yer ben göremedim. Türkiye’de Türkçe dublajla oynatıyorlar (abv). Imdb’ye göre filmin dili Arapça, İngilizce ve Farsça. Dil seçeneğiyle ilgili bir şey söyleyemem. Epik filmler genelde İngilizce çekilir ve bu, iğrenç bir şeydir. “The Message/Çağrı” da İngilizce çekilmişti. Mel Gibson’ın “Tutku: Hz. İsa’nın Çilesi” bu kuralı yıkmıştı ve iyi olmuştu. Bu film de büyük oranda Arapçaysa artı puan demektir.
Film, bir üçlemenin ilk ayağı. Muhammed’in doğumundan 12 yaşına kadar olan bölüm işleniyor. Demek ki iki film daha gelecek. Yetişkinliğinde Ömer, Osman ve Ebu Bekir nasıl ele alınacak veya ele alınacaklar mı? Bunlar da tartışma yaratabilir. Bu filmde Ali’nin bir sahnede tüm suretiyle göründüğünü söyleyeyim.
Suret meselesine gelelim o halde. Bir yazıda İran’da peygamberin resminin çizildiğini okumuştum. Ayrıntıları bilmiyorum. Bazı Yeni Şafak yazarları filme saldırdılar ve İslam’da Protestanlık yaratmak istendiğini altını çizdiler. Gerçekten Sünni İslam’da peygamberin suretinin gösterilmesi kesinlikle yasaktır. Bu, tartışma kabul eden bir şey değildir. Aslında resim yapmak da yasaktır ama Türkiye’deki esnaf inançlılara bunu anlatamazsın çünkü onlar kafaları ağrısın istemezler. Size fikrinizi sormuyorlar, kendi kendinize triplere giriyorsunuz…
Filmde peygamberin suretinin görülüp görülmemesi tartışmalı bir şey. Bence bal gibi görünüyor. Sadece yüzü ön cepheden görülmüyor. Bir sahnede Kabe’ye parmaklarının arasından bakarken gözleri cepheden görülüyor. Nedir bu şimdi? Sünni İslam’ın kabullenemeyeceği bir şeydir bu. Halkın çoğunluğunun umurunda değildir gerçi. “Çağrı”da peygamber kamera olarak yer almıştı yani yürüdüğü ima edilmişti. Bu bile skandal olarak değerlendirilmişti. Şimdi burada yürüyor, koşuyor. Hatta konuşmaları bile var. Alt yazıyla veriliyor konuşmaları. Bana göre saçmalığın dik alası ama insanlar, devletler bu işe milyonlar yatırıp, sınırlara askerler yığıyorlar. İdeoloji inşa ediyorlar bunların üzerinden.
Diyanet’in pragmatik tavrına dönersek, bu filmi izleyen milyonlar ağlayarak çıkar sinemadan. İçlerindeki peygamber sevgisi de katlanmış olur. Dolayısıyla (siyasal) İslam kazanır en nihayetinde. Not: “Siyasal” olmayan bir İslam o-la-maz. Ee, durum böyleyken kibirli açıklamanı yaparsın, “erkekliğe” halel getirmezsin ve filmin etinden, sütünden, yününden faydalanırsın.
Muhammed peygamber ile ilgili ne düşündüğümüzden bahsedecektik? Gerek var mı? O yıllarda siyasal olarak birlik gösteremeyen Arap kabilelerini birleştirmek gibi bir misyon kendisine edinmiştir. Giderek bir imparatorluğa dönüşmek de istemiş olabilir. Olabilir diyoruz çünkü kendisiyle ilgili kaynaklar yetersizdir. Kuran, biyografik açıdan yetersiz kalır. Kütüb-i Sitte (Altı Kitap) denilen Sünni İslam’ın en güvendiği altı hadis kitabı o, öldükten 200 sene sonra yazılmışlardır. En güveniliri olan, kendisinden atıfta bulunulduğu zaman tartışmaları buharlaştıran, İmam Buhari 826 yılında ilk kez Mekke’ye gitmiştir. Bunun kitabı, Sahih Buhari, en güvenilir İslam kaynağıdır. İran bütün hadisleri reddeder. Siyasaldır çünkü onlar. Dolayısıyla Muhammed ile elde olan bilgilerin mit/efsane boyutu bir de o, öldükten 200 yıl sonraki İslam imparatorluğunun siyasal ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Örgütsüz toplumu bir araya getirdiği için tarihsel anlamda ileri bir adım atmıştır. Not: Bu, bir övgü değildir. Ayrıca yarattığı siyasal irade ve onun ayrıntılarını az bildiğimiz toplumsal yapısı o toplum tarafından radikal bulunmamıştır.
Geçtiğimiz ayki “Bilim ve Gelecek” dergisindeki bu konuyla ilgili makaleyi tavsiye ederim. Sasaniler ve Bizans’ın tahrip edici giderek yok edici mücadeleleri ve o yıllarda Ortadoğu’da ciddi insan kaybına sebep olan veba belası göz önünde bulundurulmalı. Tarihte aradan sıyrılmalar çoktur. Yakın tarihte de boldur. Devrimler tarihinde de vardır böyle işler. Mitler öyle demezler ama.
Neyse, uzun bir yazı oldu.
“Hz. Muhammed” bir sinema olayıydı. Sinemayla ilgilenen biri olarak gittim ve izledim. Ayrıca ciddi ideolojik boyutu olan bir filmdi. İdeolojilerle ilgilenen biri olarak gittim ve izledim.
Bence iyi bir film değil kesinlikle ama kabul ediyorum ki etkileyici, etki alanı bayağı geniş.
Yorum yapmayınız.
İyi günler.