Finlandiya’lı yönetmen Aki Kaurismaki, 20 film çekip emekliye ayrılacağını beyan etmişti. Şu anda 16 adet uzun metraj filmi mevcut. Benim izlemediğim iki filmi kaldı. Biri 2011 tarihli olduğu için onu izlemem iki üç yılı alabilir. Diğerini de yakında izlerim. Elimde kalan son filmlerinden iki tanesini izledim. Birincisi ilk filmi olan “Crime and Punishment/Suç ve Ceza” (1983) diğeri de Fransa’da ve Fransızca çektiği “La Vie de Boheme/Bohem Hayatı” (1992). Aki Kaurismaki’nin ben asla başyapıt çekemem dediğini de yazmıştım. Doğru. Hiçbir filmi başyapıt değil ama Kaurismaki sinemasının tuhaf bir büyüsü var. İnsana suçluluk duygusu hissettiren, naif, namuslu filmler bunlar. Yer yer beceriksiz bile olabilen, kitsch ama zihinlerde sorular uyandıran filmler. “Crime and Punishment” bilindiği üzere Dostoyevski’nin romanından bir uyarlama. Rivayete göre romanı okuyan Hitchcock, sinemaya uyarlamanın imkansız olduğunu düşünmüş. Bu düşünceyle çelişen Kaurismaki işe koyulmuş. İlk filminde böyle önemli bir eseri uyarlamanın riskli olduğunu düşünenler var; fakat Kaurismaki kendisine özgü tarzıyla işin altından kalkmayı başarıyor. Hikayeye dünya görüşünün etkilerini de katıyor ve yine sınıf çatışması üzerine ilgiyle izlenen bir film ortaya çıkıyor. Her zamanki donuk, duygusuz, ezilmiş Kaurismaki anti-kahramanı burada da arz-ı endam ediyor ve yine kendi sınıfından bir karşı cinsle gidip gelen bir yakınlık içerisine giriyor. Özentisizce çekilmiş kavga, ölme ve öldürme sahneleri ve bol bol kahve, sigara, alkollü içecek sahnesi daha bu ilk filminde de mevcut Kaurismaki’nin. Sonuçta tarzını seviyorsanız sıkılmadan izleyebileceğiniz tipik bir yedilik Kaurismaki filmi. Bu arada filmin başında bir böcek öldürülüyor. Buna benzer bir sahne Reha Erdem’in “A Ay” (1988) filminde de mevcuttu. Tabii o yıllarda kamera önünde bir canlının (ve de böcek) öldürülmesi çok tepki çekmemiş olmalı. Bugün bile birçok insan altı üstü bir böcek diye düşünüyordur. Ama böyle bir şeye günümüzde asla müsade etmezler ve bence de böcek de olsa bir canlıyı film için katletmek çok yanlış bir davranış.
“La Vie de Boheme”yse tıpkı İngiltere’de İngilizce çektiği “I Hired a Contract Killer/Bir Kiralık Katil Tuttum” gibi Kaurismaki’de iğreti duran bir film olmuş. Fince olmayan ve Helsinki’de geçmeyen Kaurismaki filmlerine karşı bir soğukluğum var. Çok mu tutucuyum ne? Bu sefer bir değil üç kaybeden var filmde. Biri ressam, biri müzisyen biri de yazar. Yani adından da anlaşılacağı üzere bohem hayatı sürmesi şaşırtmayacak üç karakter. Ve bunların başlarına gelen toplumsal, bireysel hayal kırıklıkları. Filmin ilginç özelliği bir film 70 dakika civarında olmalıdır diyen Kaurismaki’nin en uzun filmi olması. 98 dakika “La Vie de Boheme”. Gerçi son filmi için imdb’de 103 dakika yazıyor ama çıkalı bir kaç ay olan son filmine kadarki olan filmografisinin en uzun filmi bu. Benim gibi Fransızca’ya alerjiniz yoksa ilgiyle izleyebilirsiniz.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım