Sovyetler Birliği’nde aşk ve başka şeyler


Sovyetler Birliği’nde devrimci sinema da vardı popüler sinema da. Tıpkı, Stalin’den sonra epeyce azalsa da devrimci ideolojiyle beraber var olmaya devam eden burjuva ideolojisi gibi.
200 milyonluk bir ülkenin doğal olarak birçok ihtiyacı oluyor ve bunu gidermeniz gerek. Ayrıca yeni insan da bir türlü nüfusun büyük çoğunluğuna ulaşamıyor. Bu durumda popüler olan her şeye kapı aralamak zorundasınız. Sovyetler Birliği de bunu yapmak zorunda kaldı.
Bu popüler filmlerden bazılarını izledim. Bugün 1982 tarihli “A Railway Station for Two/İki Kişilik İstasyon” adlı filmi inceleyeceğiz.
Bu filmleri izleme sebebim popüler sinemaya olan merakım değil. Bunlardan sadece kendime ömür boyu yetecek kadar değil, altı insana ömür boyu yetecek kadar ana akım filmi izledim. Filmlerin ilk on dakikasından sonra sonlarını tahmin edebiliyorum. Sovyet popüler filmleri oradaki gündelik hayatla ilgili, sosyalizmle ilgili, ne kadar “reel” olduklarıyla ilgili önemli ipuçları barındırıyorlar. Bu anlamda bu filmleri izlemek ilginç oluyor.
“A Railway for Two” bir aşk film. Bir romantik komedi.
Filmi geçmeyi öneriyorum. Kötü bir film nihayetinde. Dandik kelimesi daha iyi betimliyor filmi.
Sadede gelelim ve bu filmde Sovyetler Birliği’ne dair ne gibi ipuçları var ona bakalım.
1982 yılında Sovyetler Birliği emperyalizmi titretiyordu. Uzun süren Brejnev dönemi sonra ermiş daha aktif olacağını hissettiren Andropov yönetime gelmişti. Altı aylık dönemi boyunca sert tedbirler almaya yönelme eğilimi göstermişti. Suikasta kurban gittiği iddia edilir bazı çevrelerce. Sovyetler Birliği dünyanın ikinci en önemli ekonomik ve askeri gücüydü.
Fakat içeride işlerin çok da yolunda olmadığını filmden anlıyoruz.
Bu popüler filmlerin sisteme inceden inceye çakmak gibi bir ortak özellikleri vardır. Yetersizlikleri vurgulayıp bunları gidermek için ne gibi tedbirler alınması gerektiğini önermeyerek şımarıkça bir duruş sergilerler bana göre.
Filmden gördüğümüz kadarıyla o yıllarda Sovyetler Birliği’nde bavul ticareti yani küçük kapitalist ilişkiler yaygınmış. Bu küçük kapitalist ilişkiler virüs gibi yayılırlar ve sistemi çökertirler. Öyle de oldu. Devletin marketlerinde kalitesiz gıda maddelerinin varlığının altı çiziliyor. Bunlarla beraber alternatif marketlerde daha kaliteli ürünler satılıyor. Bunlara şaşmamak gerekir. Mücadele etmeyi unutmuş bir halk ve ona öncülük edecek ideolojik donanıma sahip olmayan bir işçi sınıfı var ise bunlar ve daha fazlası kaçınılmaz olur. Stalin’den sonra olan biten budur.
Bazı hizmetlerdeki ve ürünlerdeki kalitesizliklerle beraber insanlar arasındaki yozlaşmayı da görüyoruz filmde. Tembellik ve bireycilik yükselen değerler. Rüşvetçilik de yaygın. Dokuz sene sonra sistemin neden büyük bir gürültü çıkarmadan bile çöktüğünü bu verilerden anlayabiliriz.
1982 yılında Sovyetler Birliği’nde herkes birbirine bakıp duruyormuş meğer…
Bir aşk filminden bunları çıkarttık. Peki aşktan ne haber?
Günümüzde hayal olan bir şey, yani farklı milliyetlerden insanların birbirleriyle evlenmelerinin Sovyetler Birliği döneminde sık olduğunu biliyoruz. Özbek baba Rus anne, Gürcü anne Ukraynalı baba falan…Sovyetler Birliği halkların kardeşliği anlamında iyi örnekler vermişti fakat sınıflı, sömürü toplumuna verilen 70 yıllık bir molada, bu kısa sürede bu konudaki problemleri tam anlamıyla gidermesi gerektiğini bekleyen var mı?
PİYANİSTLE GARSONUN AŞKI?
Mümkün mü? Bence değil. Sovyetler Birliği’nde bile değil. Garson sadece garson olduğunu piyanist de sadece piyanist olduğunu kabulleniyorsa ve toplumsallık bunun aksine izin vermiyorsa böyle bir aşk mümkün değildir. Geçmiş olsun, komünist topluma kadar bekleyecekler. Yani partnerlerin az çok birbirlerine benzemeleri; benzer kültürel, sınıfsal, dinsel, psikolojik background’a sahip olmaları gerekir.
Film bu iki karakterin aşkının gerçekçiliğini sorguluyor. Bunu sorgulanması bile Sovyetler Birliği’nin bu konuda her şeyi bırakıp ultra süper bir performans göstermeyeceğini çok güzel kanıtlıyor bana göre. Yani toplumda bir sürü problem var olmaya devam ediyorsa sadece bu alanda ultra süper bir performans göstermek ne kadar gerçekçi? Aynı şey kapitalist toplum için de geçerli. Bir sürü sömürü, mülkiyet, feodal ilişki varlığını devam ettirirken; herkesin içinde Kezbanlık Memişlik var olmaya devam ederken ultra ideal bir aşk mümkün mü? Değil tabi ki. Değil yani.
Filmin bir popüler romantik komedi olduğunu hatırlatalım.
“A Railway for Two”.
Ülkesi Sovyetler Birliği, yılı 1982, yönetmeni Buharin.
Bu yazı a station for two, arailway for two, Buharin, iki kişilik tren istasyonu, Sovyet sineması, Sovyetler Birliği, Stalin kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.