“Stalingrad” (2013)

Bütün direnişler sahipleri ve insanlık için çok değerlidir. Direnişler içerisinde bir sıralama yapmak doğru değil ancak İkinci Dünya Savaşı esnasında Sovyet insanının yaptığı Stalingrad Direnişi özel bir hayranlığı hak ediyor. Gelmiş geçmiş en kanlı muharebe olarak anılan Stalingrad kuşatması altında SSCB iki milyon yurttaşını yitirdi. Sokak sokak, bina bina, oda oda direnildi ve şehir verilmedi. Sonra da kadınlı erkekli Kızıl Ordu, Hitler faşizminin götünü kesti.
Kobane Direnişi’ni Stalingrad Direnişi’ne benzeten keps’ler çıktı son bir haftada. Siyasal içerik farklı olsa da bu iyi bir şey. Stalingrad Direnişi’nin direnenlere ilham vermesine kim ne diyebilir?
Stalingrad Direnişi başkalarına da ilham vermeye devam ediyor.
Geçtiğimiz sene Rusya’da “Stalingrad” adlı bir film çekildi. Rusya’da Stalingrad ismiyle bir filmin çekilmesini üzerinde düşünülmeye değer buldum ve filmi izledim.
Aslında bu, Stalingrad ismiyle çekilen üçüncü film. İlki 1989 yılında Sovyetler Birliği’nde çekildi. Bu filmle ilgili hiçbir şeye ulaşamıyorum. Sovyetler Birliği’nin çektiği son 2. Dünya Savaşı filmi. Bu filmi bana bulana organik domates ısmarlarım.
İkinci olarak 1993 yılında Almanların 20 milyon mark gibi o dönem için oldukça fazla diyebileceğimiz bir bütçeyle çektikleri film var. Bu filmle ilgili bir yazı yazmıştım: 
2013 tarihli Rusya yapımı film için de epeyce para harcanmış. 30 milyon dolarla Rusya tarihinin en pahalı filmi olarak lanse ediliyor. 1966 tarihli “Savaş ve Barış”ın günümüze uyarlanmış maliyeti 67 milyon dolar. Kapitalist Rusya’nın en pahalı filmi olduğu kesin ama bütün Rusya tarihi için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Ayrıca dünyada Amerika dışında çekilen ilk IMAX formatlı film. IMAX yani bir apartmanın duvarına yansıtılarak izlenebilen yüksek kaliteli görüntü formatı. Bir Batman filmini böyle izlemiştim. Tabi ki benzersiz bir deneyim ama sinema/sanat olayını abartan bir şey bana göre.
Filmden bahsetsek mi? Rusya’nın böyle bir şey yapmasıyla daha fazla ilgileniyorum ama kısaca bahsedelim. Stalingrad savunması esnasında meşhur bir Pavlov’un Evi destanı vardır. Çavuş Pavlov ve ekibi bir binayı tutmuşlar ve Kızıl Ordu gelene kadar inanılmaz bir şekilde binayı faşistlere teslim etmemişler. Bu bina hala Stalingrad’da (Volgograd) muhafaza edilmektedir ve ziyarete açıktır. Üç sene içerisinde oraya gidebilmek için her şeyi yapacağım.
Film bu hikâyeden esinlenmiş. Rus ekibi bu binayı koruyor. Binada bir de kadın var. Ekibin hemen hemen hepsi kadına karşı duygusal bağ oluşturmuş durumda. Yan hikâye de bir Nazi subayıyla yerel bir kadının arasındaki aşk. Muhtemelendir ki “film” olması için araya sıkıştırılmış bir şey. Kızıl Ordu kahramanca direniyor ve olaylar gelişiyor.
Film böyle. Tarafı net ama çok iyi bir film değil bence. Gençlere toplu gösterimi yapılabilir ama.
Benim asıl ilgilendiğim mesele dediğim gibi Rusya’nın neden bu filmi çekme ihtiyacı duyduğu. Çünkü çok belli ki Rusya’nın günümüzdeki siyasi ihtiyaçlarına yönelik sipariş üzerine çekilmiş bir film.
Günümüzde Rusya nasıl bir ülkedir? Kapitalist bir ülkedir her şeyden önce. Bunu başa yazalım. Fakat SSCB dağıldığından beri ilk defa eski siyasi etkinliğine yakın çıkışlar yapmaya başlamıştır. Karşısındaki NATO’ya karşı yumruğunu masaya vurabilmektedir zaman zaman. Dünyada en fazla askeri harcamayı ABD yapar. 750 milyar dolar. İkinci sırada 150 milyarla Rusya gelmektedir. NATO Rusya ile sıcak temasa girmekten kaçınmaktadır.
Kapitalist Rusya’da sosyalizme olan özlem ile milliyetçilik beraber yürümektedir. Hatta sosyalizme olan özlemde bile milliyetçi refleksler vardır. Ne de olsa bir süper güçtü SSCB. Rusya’nın sömürücü egemen sınıfları milliyetçiliğe hayati derecede ihtiyaç duydukları için sosyalizmin kazanımlarını, kahramanlıklarını adice kullanmaktadırlar. Bu filme böyle yaklaşmak gerekir.
Volgograd kenti meclisi yılda altı önemli tarihte Stalingrad ismini kullanma kararı almıştır geçtiğimiz sene. Stalin heykelleri de azar azar da olsa görülmeye başlanmıştır çeşitli mekânlarda. Her sene Zafer Günü etkinliklerine ve her önemli toplumsal olaya Stalin posteri ve orak çekiçli bayraklarla katılanları saymıyorum bile.
Yani tarihten kazımak için ellerinden geleni yaptıkları Stalin yakalarını bir türlü bırakmıyor. Stalin demek sosyalizm demektir. İşçi sınıfı devletine vermemek için 26 milyon büyük baş hayvanı telef eden, tüm ülkeyi besleyebilecek kadar olan buğdayı yakan sömürücü köylü sınıfları çalışma kampına göndermektir Stalin. Onlar da madem kurtulamıyoruz bari kendi siyasi emellerimiz için kullanalım diyorlar. Bunu bilmek lazım. Filmde sosyalizm kelimesi hiç geçmiyor. Lenin, Stalin ve SSCB kelimeleri de bir kez geçiyor. Oradakiler ne için savaşıyorlardı, söylenmiyor.
Yine de akıllı bir insan sosyalizmin sembollerinin, kahramanlıklarının Rusya’da kullanılmasıyla kavga etmemeli. Tıpkı Rusya’nın emperyal niyetlerle de olsa NATO’nun planlarını boşa çıkarmasıyla etmemesi gerektiği gibi.
Rusya’yı ve oradaki sosyalizm birikimini küçümsememeli. Ona bel bağlanmamalı ama olabilecekler üzerine de iyice düşünmeli. Rusya’daki egemenler bir gün “ha siktir, yine mi?” diyebilirler. Hayalci de karamsar da olmamak lazım. Nüfusun (150 milyon) çoğunluğunun Sovyet deneyimine olumlu baktığı bir ülkeden söz ediyoruz.
Böyle bir film işte….  

Not: Stalin 50 milyon kişiyi öldürdü / Hımm, ok bye. 

Bu yazı ikinci dünya savaşı, kulaklar, Sinema, Sosyalizm, Sovyet sineması, Sovyetler Birliği, Stalin, Stalingrad kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.