Bugün Süt (Semih Kaplanoğlu, 2008) filmine gitmek istedim. Bir saat öncesinden sinemaya vardığımda bana; henüz kimsenin bilet almadığını, bir kişi için filmi oynatamayacaklarını, filmin başlama saatinde tekrar gelmemi söylediler. O saatte gittiğimde bir kişinin daha filmi izlemek için geldiğini fakat bu sefer de salonda bazı sorunlar olduğu için gösterim yapamayacaklarını söylediler. Recep İvedik‘i (Togan Gökbakar, 2008) dört küsür milyon kişi izlerken, geçen senenin en iyi Türk filmlerinden biri olan Yumurta‘nın (Semih Kaplanoğlu, 2008) dahil olduğu üçlemenin ikinci filmi Süt‘e koskoca Ankara’da iki kişi gitmek istiyor. “Sinema bir eğlence midir yoksa bir sanat mıdır” sorusu tekrar aklıma geldi. Bizim toplumumuzca bir eğlence olarak algılandığı bir gerçek. Sonbahar‘ı (Özcan Alper, 2008) gösterime girdiği ilk gün yedi sekiz kişiyle izlediğimi söylemiştim. Üç Maymun‘da (Nuri Bilge Ceylan, 2008) da fazla kişi yoktu. Sinemaya gidenlerin çoğu eğlenceli bir iki saat geçirmek ve fazla düşünmeden stres atmak istiyor. O yüzden gerçek film izlemek isteyenler artık evde film izlemeyi tercih ediyorlar. Ev sineması sistemlerinde ve DVD satışlarında gözle görülür bir yükselme var. Bazı filmler gösterime bile girmeden direkt olarak DVD piyasasına sunuluyor. Yani sinema salonları artık birer sosyalleşme mekanı olmaya başladı. Eskiden de çoğunlukla öyleydi ama yine de başk yerde film izleme imkanı olmadığı için adam gibi film izlemek isteyenleri de sinema salonlarında daha sık görebiliyordunuz. Bu durum toplumdaki genel gelişmişlik düzeyiyle doğrudan alakalı. Fakat hiçbir şeyin yerinde saymadığı gerçeğine bağlı olarak bu konuda az da olsa bir ilerleme gerçekleştirildiği yadsınamaz bir durum. Kız Kulesi Aşıkları‘ndan (İrfan Özüm, 1993), Sarı Tebessüm‘den (Seçkin Yaşar, 1992); Süt‘lere, Yumurta‘lara, Sonbahar‘lara geldik. Türk sineması Recep İvedik‘ler, Çılgın Dershane‘ler, Muro‘lar sayesinde sanayileşmeye başlayınca mutlaka ve mutlaka adam gibi film çekmek isteyenlerin ellerine daha fazla fırsatlar geçecektir.
İtiraf: Recep İvedik‘e ben de gittim ve güldüm.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım