Clint Eastwood’un yönetmenlik kariyerinin ilk dönemlerinde yer alan “The Outlaw Josey Wales/Kanunsuz Josey Wales”, kendisinin favori filmleri arasında yer alıyormuş. “Unforgiven/Affedilmez”in köklerinin yattığı film, Eastwood karizmasıyla ve kendisinin yönetmenlik dehasıyla süslü bir başyapıtımsı. Kesinlikle boşa sallamayan, tezi olan bir film. Tezi de Amerika Birleşik Devletleri’nin yanlış bir temelde kurulduğu, iç savaşın büyük bir trajedi olduğu ve kızılderelilere Amerikan halkının bir özür borçlu olduğu..Zaten Eastwood nasıl bir Cumhuriyetçi anlamakta zorlanıyorum. Gerçi Amerika’da Cumhuriyetçilikle, Demokratlığın çok farklı boyutları vardır ama Obama hayatta Cumhuriyetçi partiden aday olamazdı mesela. Kendisi bir ateist ve filmlerinde Demokratlardan görebileceğimiz izler var. Bir insandaki en büyük eksikliğin ırkçılık olduğunu düşünüyor Cumhuriyetçi Eastwood!!! “Unforgiven”da olduğu gibi yitirilen değerlere ağıt yakıyor. Bir kızıldereliyle kan kardeşliği yapan bir Cumhuriyetçiye zor rastlarsınız. Onları hakaret içeriği olan Injun yerine Indian diye çağırıyor bu filmde Eastwood. Geçen hafta yazdığım en sevdiğin 10 savaş karşıtı film listesinde belki yer almazdı ama bu filmi savaş karşıtı olarak nitelendiren yorumcular var. İç savaşta herkesin biraz öldüğünü söylüyor.
Sanat eserlerinde climax diye adlandırılan baş karakterdeki köklü değişiklik filmin başında yer alıyor. Önceden nasıl bir insan olduğu hakkında fikir sahibi olmadığımız çiftçi Wales’in ailesi Kuzeyliler tarafından katlediliyor. O yaşa kadar doğru dürüst silah tutmasını bilmeyen Wales artık duyguları kanal tedavisiyle alınmış bir gangstere dönüşüyor. Savaş bittiğinde teslim olmayı reddedip, Eastwood prototipi olan geçmişi problemli, tek başına takılan kovboy oluyor. Yolda karşısına çıkan iyilere yardım edip, kötülerin analarını belliyor. Bu deyimi Eastwood’un maço dünyasına vurgu yapmak için kullandım, özür dilerim. Kadın düşmanı değilim. Tarihin en önemli dönemlerine tanıklık eden Wales acaba yeni hayata nasıl entegre olacak? İlgiyle izlenen, çok ilginç okumalara sahip, teknik olarak da oldukça başarılı bir film “TOJW”. Filmde Eastwood’un müthiş de bir tükürük performansı var. Uçan kaçan her şey onun tütünlü tükürüğünden nasibini alıyor. Bu sahneler biraz da Josey Wales’in savaşta tahrip olmuş kişiliğinin de yansıması. Babanın bu filmini izlememişseniz ve kendisinin yönetmenliğini ilginç buluyorsanız kaçırmamanız gereken bir film diyorum ben.
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım
Fİlmin derininde yatan savaş karşıtlığını çok iyi yakalamışsın, Eastwood'un kişiliğindeki politik karakterle yönetmenliğindeki tavrın çoğu zaman birbirinin zıttı olduğu da çok ilginçtir. Eastwood'un başkalarım tarafından çekilen filmleri tam bir Cumhuriyetçi propoganda içerirken kendi yönettikleri farklıdır.
Bir başka ilginç nokta da bu filmin afişi. Bağırırken dondurulmuş bir surat karesi filmdeki şiddeti çok iyi anlatıyor. Bence filmin tek ofsaytı sırf sevgilisi olduğu için filmin ciddiyetini körelten Sondra Locke'u oynatması.
Evet afiş ilginçti. Filmde Wales kendisini tüm insani değerlere kapatmış gibiydi. Güzel bir sohbette hemen uykuya dalıyor, mavi gökyüzünün güzelliğini hiç farketmiyor, dans etmiyor, aşka da pek pirim tanımıyordu. İlkesel bir iyiliği vardı ama sanki ömür boyu sürecek bir yastaymış gibiydi. Bu da filmi savaş (şiddet)karşıtı yapan diğer bir noktaydı. Sevgilisini oynatmasına bir şey diyemem de aşk da bu noktada Wales tarafından sırt çevrilmiş dünya nimetlerinden biriydi bana göre.