There is “soul” in 70s!

Martin Scorsese’ydi sanırım: “70lerde neredeyse her hafta bir başyapıt izliyorduk” diyen kişi. “Vanishing Point” ve “The Driver” 70ler Amerikan sinemasının iki adet güzel filmi. 70lerin ruhunu çok iyi yansıtıyorlar. Bir çok ortak nokta keşfettim iki film arasında. Birincisi her ikisinde de çok başarılı takip sahneleri var. Her ikisinde de “derinliği” olan bir suçlu başrolde. Dil açısından da benzerler. Karakterler 70ler Amerikan filmlerinde sıkça görülen öznesiz cümle kuruyorlar: looks like….guess…..must be…..suppose…. ve de kısa cümlerler kuruyorlar. I will, I did, he does, you are gibi. “Vanishing Point” Tarantino’nun “Death Proof” filmine esin kaynağı olmasıyla adını duyurmuştu. Amerikan kırsalından eşsiz görüntülerle, hikayeye çok iyi katılmış ilginç yan karakterleriyle çok iyi bir yol filmi “Vanishing Point”. “The Driver” ise 70lerde New York sokaklarında geçmesiyle zaten maça kafadan 1-0 galip başlıyor. Oyunculukların da çok iyi olması bu filmi daha da izlenir kılıyor. Özellikle gıcık polis rolünde Bruce Dern bir harika. İzleyiniz, izletiniz efendim.

Bu yazı 70ler, Bruce Dern, Film, Karşılaştırma, Martin Scorsese, Tarantino, The Driver, Vanishing Point kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.