Bugün birileriyle müzik tartışması yaparken “pop müzik, müzik değil” diye bir cümle kurdum. Burada kastedilen Türkiye’de iş yapan ama kimsenin bir sene sonra değer vermediği “giderli şarkılar”. Bu tartışmada, pop müziğe karşı halk müziğini savunuyordum. Halk müziği nedir? Nasıl bir toplumsal süreci yansıtır? Değeri nasıl belirlenir? Bu konudaki düşüncelerimi başka bir yazıya saklıyorum ve bugünkü yazının konusuna geçiyorum.
Bugün, çok sevdiğim bir halk müziği yorumcusunun en beğendiğim performanslarından bir seçki sunacağım. Kendisi bildiğim kadarıyla şu anda herhangi bir üretimde bulunmuyor. Sadece yorumculuk yapıyor. Zaten üretimde bulunursa eğer iş çok başka boyutlara varır.
İsmail Altunsaray bir halk müziği yorumcusu. Kırşaar’lı. 1980 doğumlu. Bu iyi haber işte. Yani Kazım Koyuncu gibi erken ölüp Anadolu müziğine büyük bir haksızlık yapmazsa, önünde uzun bir dönem var. Kendisini ilk 2002-2003 yıllarında televizyonda görmüştüm. Kubat’ın tv programında orkestrada yer alıyordu. Türküleri genelde orta telden çalma gibi bir eğilimi vardı. O zamanlar kendisine “orta telci” diye bir lakap takmıştım. Bir kere kendisini gördüm de. Bir eski öğrencimiz TRT’de bir yarışmaya katılmıştı. Ona destek vermek için İstanbul’a gitmiştik. Orkestrada yer alıyordu. Reklam aralarında inanılmaz hareketli, ortalığı karıştıran bir (tam bir fırlatma) havası vardı. Sempatik tarzda tabi.
İsmail Altunsaray, Kırşaar’da doğup, büyümenin avantajından çok iyi yararlanmış. Kapitalizm geliştikçe, üstüne bir de kitle iletişim araçları yaygınlaşınca her yer birbirine benzeme eğilimini girer. Lokal tatlar yavaş yavaş kaybolur. Bugün Kırşehir’de lokal tatlar, lokal kültürel değerler ne kadar yaygındır bilemiyorum. Ancak tüketime ve sömürüye dayalı bir toplumsal düzen de kimse dönüp de bunların yüzüne bakmaz. Bunlar yalnızlığa mahkumdur. Bunlara değer verip, bunları aşarak daha büyük değerler üretmek toplumcu bir düzenin işidir ki o da şu anda Türkiye’de yok. Bütün bunların ışığında henüz 33 yaşında olan birisinin bu lokal değerleri allahına kadar özümsemesi ve onları yansıtabiliyor olması olumlu bir şeydir.
Ayrıca İsmail konservatuvar mezunu. Hem de masterli. Kısa bir dönem hocalık da yapmış. Yani düğün salonlarından konservatuvar koridorlarına uzanan bir müzikal birikim. Hem alaylı hem mektepli. Daha ne isteriz?
Halk müziği lokal bir müziktir. Evrensel değildir. Bir Orta Anadolu’lu bir Karadeniz ezgisinin hakkından gelemez tam olarak. Bir Kürt, Trakya havası okuyamaz. Şevval Sam Kürtçe türkü söyleyemez. Yani olur da işte bir şeyler hep eksik kalır. Tavır denen şey halk müziğinde çok önemlidir. Altunsaray, Orta Anadolu tavrı denen şeyin altından başarılı bir şekilde kalkıyor. Sadece kotarmakla kalmıyor. Kendisine has bir lezzet barındırıyor ki bu işte önemli bir şeydir. Herkeste bulunmaz.
Şimdi performanslara geçelim. Video linki vereceğim ancak biliyorum ki zamanla bazı linkler çalışmayabiliyor. Bu durumda yapılması gereken (çok merak ediliyorsa) bu performansları aratmak olacaktır. Mutlaka bir yerlerde vardır.
10- “Kula da Sevdiğim Kula” Tıklayınız
Sözleri Karacaoğlan’a ait. Müziğin anonim olduğunu düşünüyorum. Lokal düğünlerde, meclislerde çok icra edilirmiş ancak Altunsaray bu türküyü yaygınlaştırdı diyebiliriz.
9- “Mezar Arasında Harman Olur mu” Tıklayınız
Yöreden Hacı Taşan’ın eseri olan bu türkü “Kazım Ağıdı” olarak da bilinir. Neşet Ertaş da yorumlamıştır. İsmail’in sıradan bir şekilde yorumlaması beklenemezdi.
8- “Sarı Saçın Yaş Durur” Tıklayınız
İsmail’in türkü söylediği ilk videolardan biri. Sesinin ne kadar özel olduğunu ilk fark ettiğim videolardan biri. Ertaş’ın eseri.
7- “Sevda Gitmiyor Serde” Tıklayınız
Neşet Ertaş’ın boşandığı karısı Leyla’ya yazdığı birçok türküden biri. “Başımı Kışa Çevirdin” için İzzet Altınmeşe ve Neşet Ertaş davalık olmuşlardır. Ne garip değil mi? Koskoca Altınmeşe ve Ertaş davalık oluyorlar. Birisi yalan söylüyor.
6- “Getir Berber” Tıklayınız
İsmail’in sesini ilk bu videoda dinledim. Neşet Ertaş’ın eseri. Bu türkü de eşcinsel imalar olduğunu düşünüyorum. Tabi ki bunu bir suçmuş gibi söylemiyorum. İlginç bulduğum için. Çünkü Orta Anadolu müziğini kadınlar üretmez. Erkekler üretir. Kadınlar yas türküleri üretebilirler ancak böyle düğünlerde oynanmak için üretildiği belli olan türküleri erkekler üretirler. İsmail orkestradayken “hadi sen de bi tane söyle” demişler ve bu performans İsmail’in ses yorumculuğuna giden yolda ona olanaklar sağlamış.
5- “Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber”
En sevdiğim türkülerden biri olan bu eser Muharrem Ertaş’ın ama Neşet Ertaş ona son halini veriyor. Bu türkü için İsmail’in üç adet performans videosu var. İkisi birbirine benziyor. Onlardan şunu tercih ederim. Bir de Arif Sağ’ın programında Hüsnü Şenlendirici’yle bir düeti var. Türkünün birinci kıtasını Hüsnü klarnetle icra ediyor, ikinci kıtasını İsmail söylüyor. O da fena değil.
4- “Kırat Bozlağı” “Kesik Çayır” Tıklayınız
İsmail’in bir diğer ayırt edici özelliği çaldığı saz. Muharrem Ertaş zamanlarında ses sistemi diye bir şey yoktu. Bu yüzden Abdallar düğünlerde seslerini iyi duyurmak için çok büyük sazlar çalarlardı. Bunlara “Abdal Sazı” denir. Tekne boyları 52 santimetreye kadar çıkar. Sonra mikrofon sistemi kullanılmaya başlayınca, sırtta taşıması çok zor olan bu büyük sazlar kullanılmaz oldu. Sadece Muharrem Ertaş ve çağdaşlarının plak kayıtlarında kaldı bu sazlar. Altunsaray Abdal sazı çalıyor. Çok büyük olduğu için uyumsuz bir görüntü oluşturuyor ancak müzikal lezzet açısından 10 numara beş yıldız. Şimdi bu performans da gerçekten müthiş.
3- “N’olur Gelin” Tıklayınız
İsmail ritm sazları da çalabiliyor. Bu performansta görüldüğü gibi. Davul çaldığı videolar da var. Ne denebilir ki?
2- “Bugün Ayın Işığı” Tıklayınız
Abdallar çok iyi zurna müzikleri de icra ederler. Kendilerine has bir zurnaları vardır. Trakya veye Kürt illerinde kullanılanlardan farklı bir tonu vardır bu zurnaların. Bu performanstaki zurna çok iyi. İsmail de her zamanki gibi.
1- “Şeker Dağı” Tıklayınız
Günlerce etkisinde kaldım bu performansın. Tek kelimeyle kusursuz. İsmail’in performanslarında yanına aldığı Cafer Nazlıbaş adlı genç bir kabak kemaneci var. Çok iyi bir müzisyen o. Bu videodaki bozlak açışı da çok iyi. Bu listedeki bazı videolarda var ve hepsinde çok iyi renk katıyor.
İsmail bir bağlama eşlikçisi olarak başladı bu işe. Sonra sesinin ne kadar özel olduğu ortaya çıktı. Ancak bağlamada da virtüoz mertebesinde olduğu bilinmeli. Şu videoda bu gayet iyi anlaşılıyor. Zaman gazetesine verdiği röportajda, Neşet Ertaş’ın varisi olarak anılmaktan rahatsızlık duyduğunu belirtmiş. Haklı. Her sanatçı kendisini var eden maddi koşullarda şekillenir. Boş verelim sanatçıları, her insan için geçerlidir bu. Bir Neşet Ertaş bir daha gelemez. Fakat şu görülmeli ki Altunsaray nostaljik Orta Anadolu türkülerini yorumluyor. Çok iyi yorumluyor hem de. Ama ona sanatçı diyebilmemiz için kendisini var eden maddi toplumsal koşullar altında bir üretim de bulunması lazım. Eğer bunu yaparsa, bu kadar yetenekli bir insanın yapacağı üretimi heyecanla bekliyoruz. Üretim yapmayıp, yorumculuk yapmaya devam ederse de şikayetçi olmayız.