Türkülerde siyaset 2

Türkülerde siyasetin izlerini aramaya devam ediyoruz. Bu dizinin ilk yazısında kendi diyalektiği içerisinde devrimci bir konumlanışı olan Pir Sultan Abdal’dan çokça yararlanacağımı belirtmiştim. Bu yazının konusu olan türkü yani “Nesini Söyleyim Canım Efendim” de Pir Sultan Abdal’ın zannedilir. Bunun sebebi Grup Kızılırmak’ın “Geçmişten Geleceğe Pir Sultan Abdal” (1990) albümünde sözlerinin Pir Sultan’a ait olmasının yazılmasıdır. Böyle bir hataya nasıl düştüler anlayamıyorum. Şiir 19. yüzyılda Sivas’ta yaşamış Ozan Serdari’ye ait. Oldukça uzun bir şiir. Çok bilinen versiyonu aslına çok da sadık kalınmayarak biraz kısaltılmış:

Nesini söyleyim canım efendim
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

Sefil-i rençberim benzi soluktur
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur
İneği davarı iki tavuktur
Yoktur bundan gayrı malımız bizim

Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı yoksulu ezer
Döşeği yorganı mezatta gezer
Döğülcek çorbası balımız bizim

Şiiri ilk kullanan kişi Ruhi Su’dur fakat sanırım kendi bestelediği, serbest forma yakın bir yorumu vardır. Sonra “Seyyah Oldum Şu Alemi Gezerim”in melodisiyle Sadık Gürbüz yorumlamıştır. Edip Akbayram’ın farklı bir yorumu vardır. Daha sonra bildik “Seyyah” melodisiyle Grup Kızılırmak yorumu vardır. Benim favorimse Fuat Saka ve Yunanistan’lı Maria Farantouri’nin düetidir.

Şiir, 19. yüzyıl şairi Serdari’nin Osmanlı vergi sistemine ve genelde devlet anlayışına getirilen bir eleştiridir. Bu türlere halk edebiyatında taşlama denir. Osmanlıda vergilerin en önemli ayağını 16. yüzyıldan itibaren iltizam denen sistem teşkil ediyordu. Belli bölgelerin vergi toplama işi kişilere ihale ediliyordu. Toplayan kişilere de mültezim deniyordu. Tabi hiç de sürpriz olmayacak bir şekilde bu mültezimler halkı inim inim inletiyorlardı. Çoğu zaman cinayet de işliyorlardı. Bugün Osmanlı’ya hayran olan, yüzyıllarca yedi düveli huzur ve barış içerisinde yönettiğini zanneden ergenler ve ergen zihniyetli yetişkinler muhtemelen bunları bilmemektedirler. Atası saydıkları Osmanlı egemenlerinin ellerinden asıl dedelerinin neler çektiklerinin izlerini türkülerden bulabilirler. Ben değil ama bakın dedelerimiz ne diyor:

Şalvarı şaltak Osmalı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı

Gayet açık değil mi? Bu yazı yüzeysel bir bireylere küfür etme niyetiyle yazılmamıştır ama yazarın kapitalizme ve onun öncesindeki feodal sömürü düzenine ve bu düzenlerin sahiplerine, yardakçılarına, yandaşlarına olan nefreti sabittir. Yazar halktan yani dedelerimizden yanadır..

Bu yazı Edip Akbayram, Fuat Saka, Grup Kızılırmak, iltizam, Maria Farantouri, mültezim, Ozan Serdari, Pir Sultan Abdal, Ruhi Su, Sadık Gürbüz, Türkülerde siyaset kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.