Garez’lerle ilgili yazımda bahsetmiştim: sinema tarihinde aynı yönetmen tarafından iki kere çekilmiş film olarak bir Hitchcock’un “The Man Who Knew Too Much/Çok Şey Bilen Adam”larını bir de Memduh Ün’ün “Üç Arkadaş”larını biliyorum diye. Sinan Çetin denen soytarının bir de tv yorumu çektiğini öğrendim ama televizyon için çekilen filmleri sinema olarak kabul etmiyorum. Çook uzun yıllardır izlemek istediğim 1958 yılı versiyonunu youtube’da bulunca hemen izledim. 1971 versiyonunu televizyonda çok izlemiştim. Okuduğum kitaplarda sürekli övgüye boğulan ilk versiyon, birçok ankette en iyi Türk filmlerinden biri olarak karşıma çıkıyordu. Agah Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü‘nden alıntılıyorum: Sevgi dayanışmasıyla, şiirsel anlatımıyla Türk sinemasınında yeni bir dönemi başlatan film. Buna karşılık Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü Cannes Film Festivali’ne katılmasına izin vermedi. Türk sinemasında yeni bir dönem açtığı bir gerçek. Arzu filmin halk sinemasına kadar giden; sıcak, samimi insan hikayelerinin prototipi sayılabilir. Fakat günümüzden bakınca birçok eksikliği olduğu gözlerden kaçmıyor. Benim izlediğim kayıttan mıdır bilmiyorum filmde hiçbir şeyi doğru dürüst seçemedim. Işıklandırma çok kötüydü. Oysa o yılların İstanbul’undan çok ilginç sekanslar barındırıyor film. İnşaat halindeki Hilton otelini görebiliyoruz örneğin. 1971 versiyonunun ve Türk filmlerinin yüzde 90’ının muzdarip olduğu inandırıcılık sorunu orada öylece duruyor. İlla bir seçim yapılacaksa ben 1958 versiyonuna saygı duymakla beraber ben 1971 versiyonunu tercih ederim. Bu filmi internette aramayı neden aklından geçirdin derseniz, uzmantv.com’da rastgeldiğim bir video yüzünden. Bu videoda Atilla Dorsay Türk sinemasının en iyi beş filmini seçiyordu:
1- “Susuz Yaz”, 2-“Üç Arkadaş”, 3-“Uzak”, 4-“Vesikalı Yarım”, 5-“Yol”
Bu filmlerden bir tek “Susuz Yaz”ı izleyemedim. Benim listemi aşağıda bulacaksınız. Bu listeyi yapmadan önce üşenmeden Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü kitabını açtım ve kaç Türk filmi izlediğimi saydım. 1917’den beri yaklaşık 4000 adet Türk filmi çekildiği düşünülüyor. Ben bunlardan 1000 tanesini izlemişimdir diye düşünüyordum ama yaklaşık 350 tanesini izlemişim. Bazı filmeleri iki, üç, dört…on kere izlediğim için böyle bir yanlgıya düşmüş olmalıyım. Bu 350 film içerisinde benim en sevdiğim on film alfabetik sırayla şöyle:
“Canım Kardeşim”, Ertem Eğilmez, 1973.
İştah açıcı sahnelerimde hakkında yazı yazmıştım. Naiflikte sınırları zorlayan, üst düzey bir sanat şaheseri.
“Her Şey Çok Güzel Olacak”, Ömer Vargı, 1998.
Bana hiçbir zaman samimi gelmeyen Cem Yılmaz’ın en sevdiğim performansı. Bak yine onunla andık filmi. Oysa filmin sahibi Ömer Vargı. Bayılırım kaliteli suç komedilerine.
“Masumiyet/Kader”, Zeki Demirkubuz, 1997,2006.
Yine bir esnafnık yapıyorum ve iki filmi bir maddede gösteriyorum. Her zaman insanın içindeki kötülüğün peşinde olan Demirkubuz bu filmlerde aradığını bulmuş ve gösteriyor.
“Otobüs”, Tunç Okan, 1976.
Çok etkileyici bir insan dramı daha. İsviçre’nin ortasına bırakılan Anadolu köylüsü sanki pas hatası yapmış Xavi gibi..
“Sarı Mersedes”, Tunç Okan, 1992.
Topu topu üç filmi olan Okan’ın iki filminin bu listeye girmesi ilginç olmuş. Çok ilginç bir insan dramı, sürükleyici bir yol hikayesi, fetiş bir araba…Bunlar beni çok cezbediyor.
“Sonbahar”, Özcan Alper, 2008.
Alfabetik sıra yapmasaydım büyük ihtimalle bir numara bu olurdu. Nakavt eden bir film.
“Tabutta Rövaşata”, Derviş Zaim, 1996.
Yazımdaki tanım çok hoşuma gitti, tekrarlıyorum. Sınıfa giren öğretmenin eline tutuşturulan Yaramazlar listesinin en üstünde yer alan bir film..
“Uzak”, Nuri Bilge Ceylan, 2002.
Katıksız bir başyapıt. Sinemada, visidide, bilgisayarda, tvde her yerde izledim ve hep aynı duygusal fırtınaya maruz kaldım. …na koduğumun faresi..
“Vavien”, Taylan Biraderler, 2009.
Bir Türk filminden Coen kardeşler tadı alabildiysem elbette ki listeme koyacaktım o filmi.
“11’e 10 Kala”, Pelin Esmer, 2009.
Tutkuyla bir işin peşinden giden insanları çok takdir ederim. Bu filmdeki yaşlı adamın yaptığı da bu. Büyüleyici bir film benim için. İnsanların yüzde sekseninin sıkılacağı, sonunu getiremeyeceği garanti ama.
Aynı filmi iki defa çeken yönetmenler arasında hemen aklıma gelen Frank Capra oldu. Lady for a Day ve Pocketful of Miracles.
Üç Arkadaş'ın sadece ikinci versiyonunu izlemiştim, gayet iyiydi.
En sevdiğim 10 yerli film listemin tepesinde Canım Kardeşim yer alır. Diğerleri sırasız gider herhalde.