Yavaş yavaş İstanbul’un nimetlerinden yararlanmaya başlıyorum. Bir iki hafta içerisinde netleştireceğim gitar ve İspanyolca kursuna ilaveten keşfettiğim olağanüstü Vedat Milör mekanları ve gezme-görme-etkinlik insanı olaraktan gerçekleştirmekte olduğum faaliyetler, zaten çocukluğumdan beri aşık olduğum bu şehire gelerek ne kadar da isabetli bir karar verdiğimi kanıtlıyor. İstanbul’a gitmek istiyorum diye yazdığımda bir kullanıcı çok pişman olacaksın, burada trafik var diye yorum yapmıştı. Kabe’m olarak ilan ettiğim Yeşilçam Sineması‘na gitmek için saatlerce trafik çekebilirim ama aslında çekmeme gerek yok; çünkü 40 dakikada oraya toplu taşımayla ulaşabiliyorum. Benim gibi bir sinemasever için böyle bir yerin var olduğu bir şehirde yaşamak müthiş bir ayrıcalık olsa gerek. Daha iki üç gün önce bir arkadaşıma bir sinema kompleksi sahibi olma hayalimden bahsetmiştim. Burası kar amaçlı veya şerefsiz bir işletme olmayacaktı ve alternatif filmler gösterecekti. Benim bu uzak hayalimi Reis Çelik gerçekleştirmiş. Şu resimde belli belirsiz gözüken adam Reis Çelik..
Kendisi “Hoşçakal Yarın”, “Işıklar Sönmesin” ve “İnat Hikayeleri” adlı üç filmin yönetmeni. Abdi İpekçi cinayeti üzerine bir film olan “Uzlaşma”da da oynadığını biliyorum. “Tabutta Rövaşata”da da kısa bir rolde oynadığını sanıyorum ama internette böyle bir bilgi yok. Ben annem ve babam da dahil olmak üzere kimsenin elini öpmem ama Reis Çelik’in yaptığı bu olağanüstü iyi kültür hizmetinden dolayı elini öpebilirim. Vizyon şansı bulamamış veya vizyonda çok kısa kalabilmiş nitelikli filmleri hem de çok ucuza oynatıyorlar. Bugün artık uzatmaları oynayan pasaj sinemalarını bitiren AVM sinemalarına bakarsanız anaakım Hollywood filmleri dışında filmlere pek rastlayamazsınız. Hele küçük şehir sinemalarına bakarsanız “Hür Adam” veya “Kurtlar Vadisi: Söz Konusu Jüpiterse Gerisi Teferruattır” gibi filmlerin haftalarca gösterimde kaldığını görürsünüz. Bu yüzden Çelik’in yaptığı bu hizmet müthiş dürüst bir insani duruşa denk geliyor. Yeşilçam Sineması; gösterimlerden para kazanmayan, kişisel imkanlarla ayakta durmaya çalışan bir mekan. Bu yüzden desteklenmesi gerekiyor. Örneğin ben, her hafta elimden geldiğince filmlere gitmeye çalışacağım. Filmlerle ilgili olumsuz eleştiri okumuş olsam bile gidip desteğimi vereceğim. Cam bardakta sundukları demleme çayı içeceğim. İnternette okuduğum yorumlara göre kişiler sinemanın teknik eksiklikliğinden şikayet ediyorlar. Doğru, eksiklikler var ama on AVM sineması biraraya gelse Yeşilçam’daki sinema atmosferini yakalayamaz diye düşünüyorum. Şu duvarlara, dekorasyona bir bakar mısınız?