Marx diyor ki sivil toplum örgütleri burjuvazinin halk içerisinde örgütlenmiş halidir. Resim ve resimdekilerin sivil toplumcu anlayışı birçok şeyi açıklıyor ama biz yazımıza girelim.
Türkiye emekçileri için; 12 Eylül 2010 referandumunun sonuçları, 12 Haziran 2011 seçiminin sonuçlarına göre daha yıkıcı oluştur. AKP referandumla tam olarak devletleşmiştir ve emperyalizm ve yerli sermayenin her türlü isteklerini hayata geçirmek için önünde direnç oluşturabilecek her türlü kurumu kendi lehine dönüştürmeyi başarmıştır. Çok kısa ve net bir örnek vereyim. Levent’teki boş arazi ki bu arazi Avrupa yakasında olası bir depremde çadır kurulabilecek son mekandır, 2006 yılında Arap sermayesine satılmıştı ve Danıştay bu satışı iptal etmişti. Bu referandumda geçmiş özelleştirme iptal davaları geçersiz olur şeklinde bir madde vardı ve evet geçmiş olsun. Bu referandumdaki amaç tam olarak da bu kurumları AKP lehine dönüştürmekti. Bu yorum, o kurumların önceden çok iyi işler yaptığı ve tam olarak emekçilerin yararına hareket ediyordu anlamına gelmemeli. Bu arada yem diye tarif edebileceğimiz; 12 Eylül’ün yargılanması, memurlara grev hakkı gibi maddeler de vardı. Ve de şu anda herkesin gördüğü üzere bu maddeler de koskocaman yalanlardı. Maalesef o dönemde kendisine “solcu” diyen ve bu referandumda AKP’ye destek olan “yetmez ama evet”çi bir grup ortaya çıktı. Çok da düşünmeden bu liberal saldırıya yenik düşen samimi insanlara sözüm yok ama bu işin ideologları bence halk düşmanı hainlerdi. O insanlar siyaseti benden daha kötü bilmiyorlardı ve 8 senedir AKP’nin ne olduğunu ve halklara ne getirdiğini görüyorlardı. İnternetten yayınlanan http://www.altust.org/ adlı dergide bu insanların hala utanmadan aynı tavır içerisinde olduğunu görebilirsiniz. Ama geçenlerde Birgün gazetesinde yayınlanan bu yazı gibi bir yazıyı uzun süredir bekliyordum. Akademisyen Murat Utkucu samimi bir şekilde bu tavrın yanlış olduğunu ve zamanında “uyanamadığını” itiraf etmiş. Bu itirafta inandırıcılık gibi bir şey aramamak istiyorum. Darısı diğerlerinin başına. Ve de şu günlerde devam eden anayasa tartışmalarına ithaf olarak tekrar etmek gerekir ki egemenlerin hazırlayacağı anayasalardan emekçiler adına özgürlük, refah, mutluluk çıkmaz. Zaten anayasa denilen şey sömürü düzenin ayrıntılarının belirlendiği ama asla bu sömürü düzenini karşısına almayan bir metindir. Uyanık olalım. Bu sefer AKP imparatorlaşmak istiyor..
Facebook Hesabım
Ben kimim?
Mesleğim İngilizce öğretmenliği olmakla beraber, bu sitenin İngilizce öğretmenliğiyle alakası yoktur. 2008 yılından beri blog yazarlığı yapıyorum. İlk başlarda sadece sinema yazıyordum. Sonra daha çok siyaset yazmaya başladım. İki, üç senedir ise (şu anda 2016'nın sonundayız) "her şeyi" yazıyorum. Sitenin üstündeki görselin altında yer alan sekmeler benim ilgi alanlarım ve bu alanlarda yazılar yazıyorum. Eski yazılarım, yeni yazılarım hepsi bu sitede olacak artık. Keyifli okumalar dilerim... Baran DoğanSinek İkilisi Ne Demek?
Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim.Yazı Arşivim
-
Son Yazılarım
- Yeşil Peri Gecesi 15 Aralık 2024
- Ferdi Tayfur Türkiye’dir! 7 Ekim 2024
- Toza Sor 23 Haziran 2024
- “Güven” 15 Nisan 2024
- Her Şey Sınıfsal Mı? 14 Nisan 2024
Bazı Eski Yazılarım